Breaking News

Kobanê Direniş Efsanesi

Mehmet Nuri EKİNCİ
Direniş zafer umudunu doğuruyor                                
HABER MERKEZİ– 134 günlük direnişin sonunda Kobanê’nin özgürleşmesi, irade ve inancın zaferi olarak görüldü. Kürdistan bölge ve dünya ilerici insanlığına birçok şey kazandıran 134 günlük tarihi direnişi sonucunda özgürleşen Kobani bölge halkları için yeni bir tarihin de başlangıcını oluşturuyor. Kobanê özgürleştikten bu yana birçok çevre yazıp çizdi. Ama siyasi çevrelerin ortak kanısı Kobanê zaferini halkların ortak değerler etrafında yeni bir yaşamın başlangıcı olarak değerlendirdi.
Kobanê’de ortaya çıkan destansı direniş halkların özgürlük ve demokrasi mücadelesine büyük katkılar sağla bir gerçekti. Baas’ın halkaları yok sayan, Türk devletinin inkâr ve imha konseptlerine ve DAİŞ çetelerinin tüm renkleri kara bir şekle boyayan sistemleri karşısında halkların renklerine ve birlikteliğine dayanan Demokratik özerklik yönetim modeli çözümün ve birlikte yaşamanın yegâne yolu artık tartışmasızdır. Direniş cephesinde yer alarak Kobanê zaferinin ortaya çıkmasına katılan Kürt, Arap, Türk, Fars, Türkmen ve diğer halklardan oluşan bileşen bu yeni yaşamın en somut ifadesini oluşuyorlar.
Devletlerin bile önünde duramadığı DAİŞ çetelerine karşı Kobanê’de ortaya konulan irade savaşı ile Kürdistan’da olduğu gibi dünyada da büyük yankı uyandırdı. Dünya basını Kobanê zaferini “Kürtler DAİŞ’i Kobanê’den çıkardı”, “Kobanê özgür, DAİŞ’e karşı en büyük ilk zafer”, “Zafer bütün Kürtlerin”, “DAİŞ Kobanê’de yenildi” ve “DAİŞ için yenilgi günü” şeklindeki manşetlerle duyurdu.

Kobanê direnişi sonrasında Kürtler siyasi ve askeri anlamda dikkate değer bir aktör olarak kabul edildi. Kürdistan’ı dört parçaya bölünmesine sebep olan bölgesel ve uluslararası güçler gelişen direniş karşısında politikalarını gözden geçirmek zorunda kalarak Kürtlerin meşru mücadelesini tanımış oldu.  Kobanê direnişi egemen güçlerin kendi arasındaki krizin derinleşmesini sağladığı gibi bölge ve dünya ilerici insanlığın demokrasi ve özgürlükler etrafında birleşmesini sağlayarak Kobanê’nîn sembolize olmasını sağladı.  1 Kasım Kobanê ile dayanışma gününe dünyanın birçok ülkesinden milyonlarca insanın bir ağızdan Kobanêyi haykırması dünya enternasyonalist gücünün birleşmesini ortaya çıkardı.
134 gün aralıksız devam eden Kobani direnişinde Türk, Arap, Fars, Avrupalı ve Amerikalı savaşçılar da direniş içinde yer aldı. Yüzlerce Kürt savaşçının yanında Paramaz Kızılbaş başta olmak üzere MLKP’li, Türkiyeli bir sosyalist kadın olan Kader Ortakaya ve Farslı bir YPG savaşçısı ile Güney Kürdistanlı bir peşmerge de şehit düştü.
Bu ortak direniş güçlerinin emeği ve şehitlerin kanlarıyla yazılan büyük kahramanlık ve direniş efsanesiyle büyük başarılar elde etti.  Kürt halkı 134 günlük Kobanê direnişiyle Kürdistan ve Ortadoğu’da özgür yaşam ve demokratikleşmeye öncülük yaptığını bir kez daha gösterirken,  dünyaya da vicdan, ahlak ve insanlık dersi verdi. Kobanê,  kapitalist küreselciliğin bireyci ve bencil anlayışına karış , küresel demokrasi komimal ruh birlikteğilinin meydanlardaki adı olmaya başladı.
Özgürlük direnişle anlam buluyor

 Özgürlük ve demokrasi kavramlarının çok değerli ve emekle anlam bulduğu, ezilen halkların bu kavramlar için mücadele ettikçe zaferi elde edilebileceği Kobanê gerçeğinde bir kez daha ortaya çıktı. Ve yine Kobanê direniş gerçeğinde özgürlüğün tadına varan halkların ancak zulme ve sömürgeciliğe karşı durabileceği tek silahın özgür irade ve öz güç olduğu bir kez daha kanıtlanmış oldu. “dünyada üzerimize gelse asla özgürlüğümüzden taviz vermeyeceğiz” felsefesi Kobanê direniş efsanesinin de temellerini oluşturdu. 134 günlük tarihi direniş sonucunda Kobanê elde ettiği zaferleriyle ruh, beden ve inanç özgürlüğünü somut kılmış, özgürlük kavramına yeni bir anlam yüklemiş oldu.
27Ocak Kobanê Kanton ilanının bir gün öncesine deng gelen Kobanê özgürlüğü daha farklı bir anlama büründürdüğü bir başka gerçek. Kobanê işgal güçleri devrimin ilk kıvılcımının yakıldığı yerde yani Kobanê de devrimi boğma planlarını yapmıştı. Ancak Kobanê zaferi Kantonlarının ilanı ile özgürleşmesini birlikte kutluyor. Zira İnsanlığın beşiği Mezopotamya’da yeniden bir diriliş ve özgürlüğün sesi olarak tanımlanan demokratik değerler üzerinde yükselen Rojava devriminin 3 yılında Kobanê’nin kazandığı bu zafer özgürlük yolundaki halka, halklara ve insanlığa da büyük bir moral oldu.
134 günlük direniş sonucunda DAİŞ çeteleri ve onun arkasındaki güçlere büyük darbeler vurularak Kobanêden sökülüp atılmıs bölge ve dünya ilerici insanlığına büyük bir cesaret verdi çözüm ve ortak yaşamın koşullarını oluşturdu.  Kobanê direnişi ile ortaya çıkan halkların ortak iradesi ve birlikte yaşam koşulları Demokratik Kanton yönetimlerinin uluslararası alanda dikkate değer ve tek çözüm yolu olduğunu göstermiş oldu. Kobanê ve Şengal taşıdıkları direniş özelliklerinden dolayı uluslarasın alanda Kürt halkının özgürlük mücadelesine meşruiyet kazandırdı. YPG, YPJ ve Kürt özgürlük güçlerini halkların direniş ve özgürlük sembolü haline getirdi. Rojava Kanton yönetimlerinin dünyada resmi kabulu ve dikkate alınması ortaya konulan bu direniş sonucunda oluştu.
Uluslararası güçler DAIŞ çetelerine karşı harekete geçiyor

Kobani’de yürütülen savaş sadece YPG ile DAIŞ arasındaki bir savaş olmanın çok ötesinde, insanlık ile vahşet,  zalimler ile özgürlük güçleri arasındaki bir savaştı. Zira her çete saldırıları kırıldığında yeniden örgütlendirilen ve Kobanê’ye saldırtılan çeteler sadece Kobanêyî hedeflemediği daha sonra Paris gibi uluslarası alanda gerçekleştirdikleri katliamlarlada bir kez daha kanıtlanmıştı. Bu gerçeklikten hareketle Kobanê direnişi tüm insanlık değerleri ile insanlık karşıtlarının savaşı şeklinde gelişti.Uluslarası alanda gelişen Kobanğe  sahiplenmede bu çerçevede oldu.
Kobanê direnişi içinde Türk, Arap, Fars, Avrupalı ve Amerikalı halklardan da savaşçılar yer aldı. Halkların ve ilerici insanlığın direnişi olarak gelişen Kobanê direnişi 134 günün sonunda galip gelen hakikat, özgürlük ruhu, halkların ve insanlığın özgürlük iradesi oldu.
Gerçeklik bu iken uluslararası güçler bölge üzerindeki denge siyasetinden dolayı sürekli izledikleri bekle gör politikalarını DAİŞ çetelerinin Rojava üzerindeki saldırılarına uzun süre görmezden geldi.  Ne zamanki göz yumdukları yâda görmezden geldikleri DAİŞ çetelerinin canavarlaştığı ve giderek çıkarlarına da ters düştüğü bir aşamaya geldiğinde, işte o zaman uluslararası güçler harekete geçti.
5 Eylül’de yapılan NATO toplantısından sonra ABD Başkanı Barak Obama yaptığı basın açıklamasında,  DAIŞ çetelerine karşı uluslararası bir koalisyonun oluşturulduğunu belirtti. 40 devletin içinde yer aldığı ve DAIŞ merkezlerini vuracağı belirtilen koalisyon uzun süre DAIŞ’a karşı sessiz kalırken, daha sonra Irak ve Suriye’deki kimi DAIŞ üslerine yönelik gerçekleştirilen bombardımandan herhangi bir sonuç alınmadı. DAİŞ çetelerine karşı harekete geçme kararı olmasına rağmen koalisyona bağlı savaş uçakları uzun süre Kobanê’yi görmezden geldi. Ne zamanki Kobanê’de gelişti ve Kürt halkı her alanda ayağa kalktı işte o zaman uluslararası savaş uçakları Kabonê samalarında görünmeye başlamıştı. Uluslararası güçler için geç ama Kürt halkı için önemli bir karardı. Bu kadar daha 134.günde zafere ulaşacak olan Kabonê efsanesinde pay sahibi olacaktı.
Söz konusu Kürtler ve Kobanê olunca…
Kobanê’de kuşatma, şiddetli saldırılar ve ambargo devam ederken, yine binlerce insan katliamla yüz yüze kalmasına rağmen basın ve dünya kamuoyu siyasi dengelerinden dolayı adeta sessizliğe bürünmesi dikkatlerden kaçmadı.  Özellikle Türk devletinin açık desteği ve çetelere oluşturduğu köprüye dokunmamaları savaşın uzamasına neden oluyordu. Elbette bu sessizlik ve üstü örtülü ambargo kendiliğinden oluşan bir durum değildi. Lakin uluslararası güçlerin bölge siyasetinin dengeler üzerinden yürütüldüğü, yine Türkiye’nin bir NATO üyesi olmaktan kaynaklı Kürtlerin meşru haklarını görmek çıkarlarına ters geliyordu.
Ancak bölge koşulları yeniden bir şekillenmeyi yaşadığı ve sınırların anlamsızlaştığı bu süreçte eski politika ve dengeler yerine yeni ilişki ve ittifakların gelişmesi bir zorunlu hale gelmişti.  Türk Başbakanı “bize rağmen, koalisyon adım attı” söylemin altında bu gerçeklik yatıyordu. Bu değişimin en başın da NATO’nun müttefiki Türkiye bölgede yürüttüğü politikalarla uluslararası güçlerin çıkarlarına ters ve dünyaya terör ihraç eden bir ülke konumuna gelmişti. Bu açılardan Rojava devrimi ve Kobanê direnişi bu açılardan uzun süre uluslararası güçlerin politik çıkarlarına göre yaklaşım gösterdiği bir alan oldu. Ama artık dengeler yeni siyaset ve ittifakları gerekli kılıyordu.
Uluslarası güçler Kobanê direnişi ile Kürtleri resmen tanıyor!
Uzun süre Kobanêyî gündemlerine alamayın koalisyon güçleri Kobanêde direnişin geliştiğini ve öyle kolay kolay düşmeyeceğini görünce Kobanêye havadan kimi destekler verildi. Bu desteğin yeterince yerini bulmadığı tartışma konusu olsa da manevi anlamda Kürtlerin uluslararası güçlerce açık desteklenmesi anlamlıydı.
Bu yaklaşımın bir devamı olarak uzun sure Kürtlerin mücadelesini görmezden gelen ve rejime destek veren Moskova yönetimi yapılan Moskova konferansına PYD Eşbaşkanı Muslim  ve Kanton yönetimi davet edildi. Haftalar öncesinden Moskova’ya gidip ön görüşmeler yapan Müslüm ve Kanton yönetimi ilk defa çok taraflı bir toplantıya Rojava kantonları resmi davet edilmişti.  
TEV-Dem Yürütme Konseyi Üyesi Aldar Xelil, Moskova’nın Kürtler için önemini şöyle özetliyor: “Özerk yönetim adına çağırdılar. Siyasi ve barışçıl bir çözüm arama yöntemi.  Suriye yönetiminde merkezi sistem olmasın. Federal ya da özerk bölgeler olsun. Özerk yönetime itiraz olmasın.”
Moskova konferansına  hazırlık için 22-23 Ocak 2015’te Mısır’daki Heyet-i Tensiq muhalefet toplantısına  PYD Lideri Salih Muslim de davet edildi. Bu ve buna benzer örneklerle uluslarası güçlerin bölge siyaseti politik dengelerin ötesinde real gerçekliğe gore gelişitiği açık bir gerçeklikti. Ister 40 ülkenin katıldığı koalisyonun havadan DAİŞ çetelerine karşı mücadelesi, isterse Rojava ve genel anlamda Kürt siyasi hareketin giderek uluslararası alanda meşruiyet kazanması Kobanê direnişi sonrasında gelişmesi dikkatlerden kaçmadı. Kobanê’de DAİŞ çetelerine karşı direnişe paralel Rojava halkı bir yandan inşa çalışmalarını yürütüyor, digger yandan da Cizîrê Zaten öbür yönden Kobenê başta olmak üzere Cizîrê ve Afrin Kantonlarına ilginin giderek geliştiği, bir çok uluslararası heyetin gidip geldiği aşikardir.
Türk devleti Kobanê’yê karşı çetelerle esir değişimi yapıyor
Kobanê’nin dünya gündeminde yer almaması için tüm gücü ile çalışan Türk devleti direniş sonrası gelişen koalisyon içinde yer almamak için Musul rehinelerini teslim ettiğini birçok çevre tartışma konusu yapmıştı. Türk devletinin muhalefetine rağmen uluslararası güçler DAİŞ çetelerine karşı mücadele yürütmek için 40 ülkenin katılımı ile bir koalisyon oluşturdu. Türk devleti uluslararası güçlerin oluşturduğu koalisyonda içinde yer almaması DAIŞ çetelerine desteğin bir devama olarak yorumlanarak uluslararası alanda yaklaşım gösterildi.
Çetelerin Musul’u işgali sırasında Türkiye konsolosluğunda rehin aldığı 49 kişi, Kobanê’ye yönelik 15 Eylül’de başlayan saldırıların beşinci Gününde Akçakale Tel Abyad sınırında Türk yetkililerine teslim edilmesi iddiaları doğruluyordu.  Daha sonra basına yansıyan haberlerde 49 kişiye karşı Türkiye’de tutuklu bulunan 1500 Çete üyesinin yine aynı sınır kapısından DAIŞ’a teslim edildiği belirtildi.
Kobanê saldırısının ilk günlerinde  Türk devletinin Suruç- Kobanê sınırında silah ve mühimmat dolu trenin çetelere gönderdiğini belgeler ve görüntülerle kamuoyuna yansımıştı. Savaşın en çetin yürütüldüğü günlerde çetelerin Kabonê’ye geçişleri ve sınırda Türk askerleri ile çetelerin buluşması canlı tv ekranlarına yansımıştı.  29 Kasım Mürşit pınar sınır kapısına Türk karakollarından bomba yüklü araçlarla yapılan saldırı ve sonrasındaki Türk toprakları içindeki TMO içindeki çetelerin çatışması Türk devleti ile çeteler arasındaki ilişkinin boyutunu göstermeye yetiyordu.
DAİŞ çeteleri MİT takasını doğruluyor
Musul’da rehin tutulan 49 konsolosluk çalışını karşılğında AKP hükümeti tarafından serbest bırakıldığı iddia edilen Irak Şam İslam Devleti (DAİŞ) çetelerinden Shabazz Suleman İngiliz Times gazetesine konuşarak bu iddiaları doğruluyor. 19 yaşındaki İngiltere vatandaşı Shabazz Suleman rehine takasında yer aldığını iddia ederek, değiş tokuşu Milli İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT) yürüttüğünü, yaklaşık bir ay bekledikten sonra kendilerine dışarıda onları bekleyen bir otobüs olduğunu söylendi.
Suriye’nin Rakka kentinde Times muhabirleri ile konuşan Suleman, yaklaşık 200 DAİŞ  üyesinin 49 konsolosluk çalışanı karşılığında takas edildiğini söylüyor. Suleman, “Bize özgür olduğumuzu söylediler. Sınırda değiş tokuş oldu. (Sonra) IŞİD’e doğru gittik” dedi.  Rakamlar farkıl olsa da tanıkların ifadelerinde de anlaşıldığı üzere Türk devleti çetelerin rehineleri serbest bıraktığı ve kimi gizli bir pazarlık içinde olduğu netleşmiş oluyordu.
Türk devleti bir yandan çeteler açık desteğini sunarken diğer yandan tampon bölge ve Esad rejimini sürekli gündemde tutması ‘devlet kirli yüzünü örtme’ olarak değerlendirme konuşuşu oldu. Bu politikanın bir devamı olarak Türk hükümeti, 2 Ekim’de sınır ötesi operasyona izin veren tezkereyi meclise taşıyarak onaylattı.
Çetelere kardeşlerimiz diyen Türkiye cumhurbaşkanı Erdoğan ve başbakan Ahmet Davutoğlu ise çöken politikalarının bir devamı olarak daha önce görüşme gerçekleştirdikleri PYD’yi ‘Terör Örgütü’ ilan etmişlerdi. ‘müttefik’ dedikleri ABD ise bu iddiaları katılmadığını ve Türkiye ile aynı fikirde olmadığını söylemişti. Bu aynı fikirde olmama yaklaşımı uluslarası kararlarada yansımış Erdoğan’ın bize rağmen dediği kararlar da dışı vurmuştu.
 Öcalan ve KCK’nin uyarısı süreci değişime uğratıyor
Tüm uyarılara rağmen Türk devleti DAİŞ çetelerine verdiği desteği sürdürmesi giderek halkın tepkisine ve uluslararası alanda Türk devletinin yalnızlaşmasın neden oluyordu.  Türk devletine en sert uyarı ise KCK Eşbaşkanlığın’dan geldi. KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı yaptığı açıklamada Türk devletinin bir taraftan DAIŞ çetelerine destek verirken diğer taraftan çözüm sürecinin yürünemeyeceğine dikkat çekerek Türk devletini açık bir şekilde uyarıda bulundu.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan 22 Eylül’de Vasisi Mazlum Dinç’le yaptığı görüşmede, “DAİŞ saldırıları İsrail’le bağlantılıdır. Orada o topraklarda bir İsrail yaratılmak isteniyor. Bu topraklarda isimleri bilinen mesela Suruç, İbranice Seruç’tan geliyor. Seruç, İbrahim’in, Musa’nın atasıdır. Harran Musa’nın kardeşi Harrun’dan gelir. Tevrat’ta bunlar geçiyor. Bu topraklarda her zaman bir İsrail kurulması amacı vardır.”
Öcalan yine 2 Ekim’de HDP heyeti ile yaptığı görüşmede ise, DAIŞ çetelerini Ortadoğu’nun JİTEM’i olarak tanımladı ve “Kobanê gerçekliği ile süreç ayrılmaz bir bütündür” diyerek,  Kobanê’ye yönelik saldırı ve kuşatmanın devam etmesi halinde sürecin de sona ereceğini uyarısında bulunuyordu.
Türkiye tutum değiştirmek zorunda kalıyor


DAIŞ’a yönelik tutumunu netleştirmemesi ve çetelere verdiği destek nedeni ile uluslararsı alanda ve basında yoğunca eleştirilen Türkiye’nin cumhurbaşkanı Erdoğan, 25 Eylül’de yapılan Birleşmiş Milletler (BM) toplantısında, “Kobanê’nin düşmemesi için elimizden ne geliyorsa yapacağız” dedi.  Oysa aynı Erdoğan miting meydanlarında sevinç naraları ile “Kobanê düştü, düşecek” diyerek niyetini ortaya koyuyordu. Uluslararası alanda sözler vermesine rağmen soykırım kıskacında olan Kobanê halkı ve onun yaralı savaşçılarına insani koridor açılma taleplerini red ederek, tüm insani yolları da kapatmış oluyordu.  Zorunlu olarak savaşta yaralananlar Türk özel savaş güçleri tarafından hastanelerden alınarak cezaevlerine konuluyordu.
Kobanê’de tarihi bir direniş devam edip, siyasal anlamda da bu gelişmeler yaşanırken, koalisyona bağlı savaş uçakları 27 Eylül’de Kobanê’de DAIŞ’a karşı ilk kez bir hava saldırısı düzenledi. Ancak saldırılar boş alanlara yönelik yapılırken, çetelere herhangi bir zayiat verilmedi. Uluslararası kamuoyunun da sessizliği devam etti.
Öcalan ve KCK’ın uyarısının ardından kritik bir aşamaya giren Kobanêye destek vermek amacıylı 6-7-8 Ekim tarihlerinde Kürdistan’ın dört parçası ile dünyanın çeşitli ülkelerinde yaşayan milyonlarca Kürt alanlara çıkarak Kobanê’yi sahiplenerek, uluslararası kamuoyuna da duyarlılık çağrısında bulundu. Kürt halkanın demokratik dayanışma gösterileri AKP hükümetini paniğe soktu. Hüda-Par gibi devletin paralı özel savaş çete şebekelerini devreye sokarak halkın demokratik gösterilerine saldırıda bulundu. Devletin paralı çeteleri ve polis işbirliğinde yapılan saldırılarda 40 fazla insan yaşamını yitirdi. Bu gelişmeler üzerine Türk devleti Kürt Halk Önderliği Abdullah Öcalan’a giderek eylemlerin durdurulması halinde çetelere verilen desteğin kesileceğini ve insani koridorun açılacağını söyledi. Öcalan’ın çağrısı ile üç gündür devleti felç edzen eylemler durdu.
Direniş uluslararası kamuoyunu harekete geçirdi
6-7-8’de Bakur Kürdistan,  Türkiye ve uluslararası alanda gelişen Kobanê ile dayanışma serhaldınları bir yandan Türk devletinin çeteler verdiği desteği zora sorarken diğer yandan uluslararası güçleri de harekete geçirerek tutum değiştirmeye zorladı. Kürt halkının katliam tehlikesine dikkat çektiği Kabanê’ye ilişkin ilk açıklama 7 Ekim’de BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon’dan geldi. Ban Kimoon, Kobanê’de katliam endişesi olduğunu ifade ederek, “Tüm tarafları Kobanê’de sivil katliamını önlemek için ayağa kalkmaya” çağırdı.
Birleşmiş Milletler Suriye Özel Temsilcisi Sttefan de Mistura de  BBC’ye verdiği demecinde  Kobanêye yardım edilmesi gerektiğini söyledi.
Kürt halkının Kobanê direnişi ile dayanışma serhildanları dalga dalga Kürdistan’dan tüm dünyaya yayılırken Avrupa Parlamentosu (AP) binasında oturma eylemi yapan eylemcilerin baskısı sonucu, AP Başkanı Martin Schulz’u eylemcilerle görüşmek zorunda bıraktı. Schulz, Kobanê’ye saldıran DAIŞ çetelerine acil müdahale edilmesi gerektiğini söyleyerek NATO, BM ve Güvenlik Konseyi nezdinde girişimlerde bulunacağı sözünü verdi.
AB Dış ilişkiler Yüksek Temsilcisi Catherilcisi Ashton, 11 Ekim’de yaptığı açıklamada ise,
“Kobanê ve Suriye’de ilan edilen diğer Kürt bölgesinin güvenlik ve insani durumu konusunda derinden endişeliyiz” dedi.
Kürtlerin bir yandan Kobanê’de süren savaşa destek olmak amacıyla sınır boyunda oluşturduğu insan zinciri ve Suruç çadır nöbetleri sürerken, diğer yandan alanlarda gösterdiği serhildanlar sonucunda kısmen de olsa uluslararası alanda sonuç vermişti.
Kürtlerin bu direnişleri sonucunda ortaya çıkan olumlu etkiler daha sonraki askeri, siyasi ve diplomatik alanda olumlu bir temelde sonuç verecekti.
Türk devletine rağmen ABD Rojava politikasında değişikliğe gidiyor
 Kobanê yüzölçümü küçük, fakat stratejik önemi büyük olan bir kentti. Bölge üzerinde siyaset yürüten güçler bu kentte yükselen direnişi uzun süre görmezden gelemezlerdi. ABD Güney Kürdistan ve Irak merkezli bir DAİŞ mücadelesini esas aldığı için Kobanê işgaline havadan destek vermesi uzun süre bu politikalar sonucu yapamamıştı. Ancak ister Kobanê’de gelişen direniş isterse uluslararası alanda yükselen desteği gören ABD “Kobanê’nin düşmesi DAİŞ için büyük bir zafer olur ve binlerce savaşçı katılır” gerekçesi ile tutumun değiştirdi. Hava saldırıları ve silah yardımı bu aşamadan sonra gelişti.
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Jen Psaki ve ABD Savunma Bakanlığı Pentagon Sözcüsü John Kirby, 16 Ekim’de Dışişleri Bakanlığında ortak basın toplantısında Türk devlet yetkililerinin PYD ve YPG hakkındaki söylerine cevap verdi.  Toplantıda konuşan ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Jen Psaki, PYD ile önceki hafta doğrudan kısa bir görüşmelerinin olduğunu belirtti. Türkiye’nin tepkilerine karşılık ise ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, “PYD bizim terörist örgütler listemizde yer almıyor” cevabını verdi. Erdoğan’ın bize rağmen dediği gerçekliği buydu.
Kobanê 21.yüzyılın Stalingratı oldu

Toplumları toplum yapan onun kültürel ve manevi gücü ile insanlık için oraya çıkardıkları değer yargılarıdır. Bu yönüyle Kobanê direnişinnin ortaya çıkardıkları Hitler faşizmine karşı Stalingratta Rus toplumunun insanlık için ortaya çıkardığı değerlerle benzerdir. Giderek faşizan yönleri dünyaya bir tehdit haleni gelen Hitler faşizmi eğer Stalingiratta başarı kazanmış olsaydı tüm dünyaya ve insanlık değerleri için bir tehdit olacaktı. Aynı şey DAİŞ çete faşizmi içinde geçerliydi.
Çeteler girdikleri her yerde din, dil, ırk ve kültür ayırımı yapmadan tüm insanlık değerlerine bir saldırı gerçekleştiriyordu. Böylesi faşizan bir güç  eğer Kobanê’de başarıya ulaşmış olsaydı tüm insanlık için birer tehdit haline geleceklerdi. İşgalin ilk günlerinde bu tehlikeye dikkat çeken KCK, “Kobanê çeteler için Stalingrata çevirilecek” değerlendirmesinde bulunmuştu. Zira Stalingrat yenilgisi Hitler faşizminin yenilgisi için sonun başlangıcını oluşturuyordu. Bu anlamıyla Kobanê zaferi sonrasında DAİŞ çeteleri için sonun başlangıcı tespiti 21.yüzyıl tarihsel bir gerçeğini ifade ediyordu.    
Kobanê küçük bir kent olmasına rağmen 2 ay boyunca süren aralıksız çete saldırılarına karşı kadını, çocuğu, yaşlısı ve genciyle birlikte yükselttiği direniş, dünya halkları ve demokrasi güçleri arasında da büyük yankı uyandırmıştı.  Dünyanın birçok ülkesinden siyasetçi, bilim insanı, aydın, filozof ile sivil toplum kuruluşu Kobanê için eylem çağrısı yaparken, 130 tanınmış şahsiyet ve kuruluş tarafından yapılan açıklamada 1 Kasım’da saat 14.00’te tüm dünya ülkelerinde Kobanê’ye destek yürüyüşleri düzenlenmesi kararının alındığı, ayrıca 1 Kasım’ın Düya kobanê Günü ilan edildiği belirtilerek, eylemlere katılım çağrısı yapıldı.
Dünya Kobanê için yürüyor  1000
Dünya ilerici insanlığın vicdanı olarak ortaya çıkan Kobanê ile dayanışma etkinlikleri çerçevesinde Kobanê’deki çete saldırılarına dikkat çekmek ve uluslararası duyarlılık yaratmak için 1 Kasım günü dünyanın birçok ülkesinde farklı din, dil renk, ırk, cins, ulus, kültürden ve yaştan milyonlarca insan tarihi Kobanê direnişini desteklemek için sokaklara, yollara ve caddelere inerek Kobanê için yürüdü. Dünya ilerici ve demokratik halkları bu Kobanê dayanışma yürüyüşü ile Kobanê direnişi sahiplenilirken, Kobanê şahsında Kürt halkının demokratik meşru mücadelesini de tanımış oluyordu.  Kürtlerin özgürlük mücadelesi ilk defa bu kadar kapsamlı dünya halkaları tarafından sahipleniliyordu. Dünya halklarının bu desteğinden sonra artık Kobanê bir şehir, bölge, coğrafya olmaktan çıkarak özgürlük ve direniş sembolü haline gelmişti. Kobanê artık direnişi ile tüm antifaşist, özgürlükçü ve demokratik insanlığı birleştirdiği ve dünyada da yeni bir süreci başlattığı yerdi.
5 Kasım 2014 tarihinde KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Besê Hozat ise, “1 Kasım Dünya Kobanê Günü yeni bir enternasyonal hareketin şekillenmesine güçlü bir temel oluşturduğunu görmek mümkün” diyerek, sistem karşıtı hareketlerin Küresel kapitalizme karşı ‘Küresel Demokrasi Hareketini’ geliştirme önerisinde bulundu.
Kobanê adım adım özgürleştiriliyor
Tüm dünyada büyük yankı uyandıran Kobanê direnişi 3. ayını geride bırakırken, saldırıları boşa çıkaran YPG/YPJ güçleri bölgeyi çetelerden temizleme operasyonları başlatıyordu. Çeteler Kobanê direnişi karşısında darbe üstüne aldıkları darbe aldıkça faşizan yönelimlerinde de sınır tanımamaya başladı. İşgal girişimin aşından itibaren şehri ele geçermek için onlarca bomba yüklü araçlara saldırı yapan çetelere her seferinde direniş güçleri tarafından darbelendi ve saldırıları boşa çıkarıldı. En son Türk karakollarından yükledikleri bomba yüklü araçlarla Mürşit pınar sınır kapısından Kobanêyê girmeye çalışan çetelerin saldırısı da YPG, YPJ ve direniş güçleri tarafından boşa çıkarıldı ve çeteler büyük darbe alarak Türk karakol ve toplarına sığınmak zorunda kaldı.
23Kobanê direnişi üçüncü ayına girerken YPG yaptığı açıklamada “DAIŞ çetelerine karşı ilerleyişlerine devam eden YPG/YPJ güçlerimiz, ÖSO bileşeni Burkan El Fırat güçleri ve Peşmergenin ağır silah desteğiyle çetelerin işgal ettiği bazı noktaları geri almıştır. Büyük bir kırılma yaşayan çetelerin şehir merkezi ve çevresinde konumlanan sivil noktalara yönelik havan saldırıları devam etmektedir.
Kürdistan ve dünya ilerici insanlığının an be an takip ettiği Kobanê direnişi 3. ayını geride bırakırken, saldırıları boşa çıkaran YPG/YPJ güçleri bölgeyi çetelerden temizleme operasyonları başlattı. Geride kalan 3. Ayın savaş bilançosuna ilişkin YPG yaptığı açıklamada, “3.ayda 4’ü emir olmak üzere, toplam 2 bin 951 çete güçlerimiz tarafından öldürüldü. 3. ayda çetelere ait 14 tank ve birçok askeri araç imha edildi. Direniş boyunca 263 YPG/YPJ savaşçısı da yaşamını yitirdi.
Aylarca devam eden Kobanê  direniş  büyük kahramanlıkları da ortaya çıkarmıştı. Temmüz ayı çete saldırıların karşı YPG komutanlarından Hebun Amed ve Hogır Muş direniş sembolu oldular. Miştenur tepesi ile anılan Arin Mirkan, DAİŞ çetelerinin Kobaniye girmesine engel olmak için ”DAİŞ’in gözü Kobanê’ye değmemeli” diyerek Dolê Tepesinde bedenini tanklara siper eden YPG Komutanı Êrîş ve YPJ Komutanı Zozan’ın kahramanlığı, yaralı halde olmasına ragmen DAİŞ çetelerine bir buçuk gün boyunca asayiş binasında geçit vermeyen komutan Diyar Bagok ile ”Düştü düşecek” diyenler için de YPJ Komutanı Meysa Ebdo’nun ”Kobanê’nin düştüğünü ancak rüyalarında görürler!”
Dünyanın nefesini tutarak izlediği  YPG/YPJ güçleri gösterdikleri direniş ile ”Kobanê bu kadar çete gücüne karşı direnemez” diye hesap edenleri şaşırkına çeviriyordu. Ortaya çıkan sayısız kahramanlıklarla Kobanê artık tarih yazıyordu. Artık Kobanê’yi çetelerden temizleme hamle süreci başlamıştı, YPG,YPJ ve direniş güçleri uzun bir süreden sonra savunma pozisyonundan çıkmış, hamle sürecine girmişti. Bu büyük moral ve coşku ile zafer öncesi 44 günlük süre içinde direniş güçleri adım adım Kobanê’yi çetelerden temizleme operasyonlarını yürüttü.
Yarın: Zafere götüren 44 gün
ANHA

No comments