Breaking News

Savaşın şiirselliği ve ölüme alaycı bakıştı Ebû Leyla…

ERSİN ÇAKSU

HABER MERKEZİ – Ortadoğu’ya korku iklimi serpilmeye çalışılan ölü toprağına karşı yaşamı  filizlendirenlerdendi Ebû Leyla. Aynı çağda var olma ve  tanışma onurunu yaşayanlara çok şey öğretti, yaşamı ciddiyetle yaşadı ama insan icadı savaşta biraz alaycıydı hep. Erkekliğin kutsandığı bir coğrafyada o kızının babası olmakla gurur duydu ve ona yazdığı mektupta, “Yaşasamda şehitte olsam eminim babanla gurur duyacaksın” diyordu. Ne söylense biraz eksik kalacak Ebû Leyla için ama “unutulmaya karşı mücadeledir tarih” bu yüzden “kahramanlık çağı bitti” diyenlere inat anlatmak gerek O’nu…

^E6B32AA4CEE4812F112A301D1B15C32CF37654624A10FFECFE^pimgpsh_fullsize_distrRojava Devrimi ya da Kobanê direnişi kimine göre “Küçük bir mucize”, kimine göre “Direnmenin yeni adı”, kimilerine göre ise “Başka bir dünya mümkün” diyenlerin bu çağda sarıldıkları umuttu. Estirdiği rüzgarın etkisi bugünlerde Ortadoğu’da yeni devrimlerin kapısını aralarken, orada o mucizeyi yaratanlara insanlık tarihi çok şey borçlu olacak. Tarihin en barbar çetelerinden birinin yarattığı korku iklimini tersine çevirmek için ölümle alay edercesine şiirsel bir savaşa girenlerdendi Ebu Leyla.

Şiir gibi yaşayanlar içindir her dize derlerya Cegerxwîn ‘Kimim ben’ şiiri belki de onun yaşamını ve savaşını özetliyordu.

“Sevgili dost, ağlama, aslan yatağıdır dağlar.

Yiğitlerin kelleriyle örülür, kurtuluşun duvarları

Zorla, savaşla, güçle, elde edilir yüceliş.

Boyun eğen esirdir, haydi, yücelere çıkalım.

Özgürlüğün sarayı çok yüksekte, yücelerdedir.

Kelleremiz için iki yer vardır yalnızca.

Esirliğin kirinden, pas tutmuş hançerim

Kimse kansız kavuşmamış özgürlüğüne

Derin koyaklarda uyusan bile, karabasanlar görürsün

Keder kalır sana korkaklık yorganını çekersen başına

Bizler sağ ve yiğitken, düşmanın bağımızdan yemesi ayıp değil mi?”

Birçoğumuz onu belki de onu 10 Eylül 2014 tarihinde Kobanê’nin batısında ilan edilen Burkan El Fırat Ortak Operasyon Merkezi’nin kuruluşunda tanıdık. O zamanlar daha daha Kobanê’ye yönelik kapsamlı sadırılar olmamıştı, orada tarihi bir direniş verilmemiş ve sonrasında özgürleştirilmemiş, sonrasında ise Girê Spî (Til Ebyad), Sırrîn, Eyn Îsa, Hol, Xatûniye, Şedadê, Hesekê, Tişrîn ve daha nice yerler DAİŞ çetesinin işgalinden kurtarılmamıştı. Kurtarılmadığı gibi DAİŞ’in herkesin zihninde yer en “önlenemez bir ilerleyişi” vardı.

^538E44CB9CA1602598055D4AE05DE6F7908747A80288834881^pimgpsh_fullsize_distr

Kızının ismini gururla taşıyan sıra dışı bir komutan

İşte o günlerde bugünün Demokratik Suriye Güçleri’nin çekirdeğini oluşturacak Burkan El Fırat kuruluyordu. DAIŞ’ın kara faşizmine karşı YPG/YPJ ile ortak operasyon merkezi kuran birkaç taburdan biri olan Şems El Şimal Taburu’nun (Kuzey Güneşi) başında Feysal Seidûn, yani herkesin bildiği ismiyle Ebû Leyla vardı. Uzun boyu, tebessümü eksik etmediği yüzü, siyah sakallı ve başında kaşkoluyla duran sıradışı komutan…

İsmi başlangıçta herkese garip geliyordu çünkü ataerkilliğin çeteler eliyle kurumsallaştırılmaya çalışıldığı topraklarda bir erkek evladı olduğu için değil, “Ben kızımın babası olduğum için gururluyum” diyecek kadar içselleştirilmiş devrimci bir kişiliğe sahipti Ebû Leyla. Ki bu yüzden kendine isim olarak kızının adını vermişti yani “Leyla’nın babası.”



CkMO-BeVAAY8xxZ

Ebû Leyla’dan Leyla’ya mektup

Ebû Leyla kız Leyla’ya yazdığı mektupta şunları söylüyordu: “Sevgili Leylam’a bu bizim savunma görevimizi nasıl yaptığımızdır, sen ve senin gibi çocukların geleceği için çalışmak ve savaşmak. Umuyorum ki sen büyüdüğün vakit babalarımız ve dedelerimiz bizim için hirbirşey yapmadı diye bizi suçlamazsın. İçinden geçtiğimiz bütün riske ve tehlikeye rağmen, senin için ve senin gibi çocuklar için daha güzel bir gelecek için savaştım. Bu ülkede özgür ve güvenli yaşamak için. Sevgili ülkem Suriye’ye özgürlük gelene kadar bu devrime devam edeceğimiz gibi. Seni çok özledim, benim canım Leylam. Yaşasam da şehitte olsam eminim babanla gurur duyacaksın. Öpüyorum baban Ebû Leyla Kobanê.”

Vahşete karşı siper edilen bir göğüs

Burkan El Fırat’ın kuruluşundan 5 gün sonra yani tarihler 15 Eylül 2014’ü gösterdiğinde DAİŞ çetelerinin Kobanê’ye yönelik o kapsamlı saldırısı başladı. Şengal’de vahşi yüzünü gösteren DAİŞ Kobanê’de de aynı tabloyu sergilemek için harekete geçirilmişti. YPG/YPJ savaşçılarının insanüstü direnişi sayesinde DAİŞ’in o çok istediği kaçırma, tecavüz ve katletme politikasının önüne set çekilirken, Batı cephesinde vahşete karşı göğsünü siper edenlerden biri de Ebû Leyla’ydı.

Hep en ön mevziler arasında mekik dokurdu

Hep en ön mevzide olan ve bir mevziden diğer mevzi arasında mekik dokuyan o yerinde durmaz Ebû Leyla’nın peşinde de “ona kendilerinden çok güvenen” savaşçıları eksik olmazdı. Bölgenin coğrafyasına ugun renkte giydikleri toz rengi kıyafetleriyle hemen dikkat çekerlerdi. Derken çatışmalar, kentin içine girdiğinde de Burkan El Fırat’tan kimi taburlar kenti terk etmek isteğinde ise Ebû Leyla ve taburu, devrimci bir hamleyle kentte savaşın en yoğun olduğu Doğu Cephesi’ne geçmek için dayattılar, kendilerini.

Sûk El Hal’in dili olsa da direnişini anlatsa…

Doğu Cephesi’nde de çatışmaların en yoğun olduğu Sûk El Hal (Sebze hali) bölgesini tutan Ebû Leyla ve sayıları belki de 20’yi geçmeyen savaşçısı, DAİŞ’e karşı irade savaşına girdiler. “Sûk El Hal’in dili olsa da direnişini anlatsa…” dedirtecek kadar büyük direnişlerin sergilendiği Doğu Cephesi’nde geceli gündüzlü çatışmalar devam ederken; savaş boyunca dinlediğimiz telsizlerden en çok Ebû Leyla’ya yapılan çağırıları dinlerdik.

CkN7FVtWkAAgpzk

Telsizlerde sürekli onun adı yankılanırdı

YPG komutanlarının “Heval Feysel vegere cihê xwe (Feysel Heval yerine dön)” çağrılarını duyduğumuzda Ebû Leyla’nın yine DAIŞ mevzilerinin üstüne üstüne gittiğini anlamak onu tanıyanlar için zor bir şey değildi… Telsizlerden “Heval Feysel te mala cebilxanê xerab kir (Heval Feysel cephanenin/mühimmatın ocağını yaktın) çağrıları geldiğinde ise Ebû Leyla’nın yine o çok sevdiği BKC silahıyla düşman mevzilerini ateş altına aldığını anlardık.

‘Vurduklarımı saymıyorsunuz, attığım mermileri sayıyorsunuz’

Bir YPG komutanının bir gün kendisine “Heval Feysel niye bu kadar cephane harcıyorsun?” diye sorduğunda bize dönerek, “Bakmayın böyle dediklerini onların cephanesi de hepsi benim” demesi ise herkesi güldürmüştü. Aynı mevzu başka bir seferinde açıldığında ise “Vurduğum DAIŞ’lıleri saymıyorsunuz, attığım mermileri sayıyorsunuz” demesi ise Ebû Leyla’nın bildiğini okuyacağının gösteriyordu…

‘Dûr neçe heval…’

Zılgıt ve marşlarla DAIŞ’ın üzerine yürürken adeta ölümle dalga geçen o adam, gün içerisinde devamlı olarak bir çalışma içerisindeydi. Ya bir mevziyi onarırdı, ya geceden aldığı tecrübeyle sızma yapılacağını tahmin ettiği yerlere mayın döşerdi. O yüzden de elleri devamlı çamur olan Ebû Leyla yemeğe gelmeden önce yoldaşlar hafif bir tebessümle “Feysel Heval ve çamurlu elleri yine geldi” derlerdi. Çatışmaların nispeden durulduğu anlarda da en çok sevdiği parçalardan olan “Em biçûk bûn, evîndar bûn / Ew tiştên berê bûn xewn û çûn (Çocuktuk sevdalıydık / Onların hepsi rüya oldu, geride kaldı)” ile İbrahim Rojhilat’ın “Dûr neçe heval / Zemheri tofan e / Bahoz û boran e (Uzaklara gitme heval / Zemheridir, tufandır / Fırtınadır, borandır) parçasını söyleyerek, savaşçılarına moral verirdi.

Kobanê direnişinin büyüklüğünü şu sözlerle tarif etmişti

Hiçbir zaman düşmeyen dinamiği ve neşesiyle cepheden cepheye koşan ve o yorulmak bilmeyen Ebû Leyla ile 7 Kasım tarihinde yaptığımız ropörtajda söylediği şu sözler ise Kobanê direnişinin büyüklüğünü gösterdiği gibi bugün Kuzey Suriye’yi DAİŞ’ten temizleyen Kobanê direnişçilerinin kararlılığını daha o günden gösteriyordu: “Herkes Kobanê’yi ve Kobanê’nin direnişini gördü. Belki önceleri Kobanê’nin adını bile bilmeyen insanlara ‘Şam nerede?’ diye sorarsanız, size ‘Şam, Kobanê’nin güneyindedir’ cevabını verecektir.”

Mürşitpınar’ın fedai ruhu

Aynı ropörtajda “Kobanê’de yürütülen savaş fedai bir savaştır. (…) Kobanê sadece keleşleri, bombaları ve kendi imkanlarıyla 52 gündür direniyor ve inşallah daha da direnecek ve zafer bizim olacak. DAİŞ ve Kaide sistemi Kobanê’de yediği darbeyi tarihlerinde başka yerde yemedi” diyen Ebû Leyla, yaşamı ile de Kobanê savaşının fedai ruhunu gösteriyordu. Nitekim tarihler 29 Kasım 2014’ü gösterdiğinde DAİŞ’in Kobanê’ye yönelik en büyük saldırısı başlıyordu. O güne kadar üç koldan (doğu, batı ve güney) yapılan saldırılara 4’üncü bir kol eklenmişti ve DAİŞ Türkiye üzerinden saldırıya geçmişti.

CkN6t58WUAAGWu_

Yine yürümüştü üzerlerine üzerlerine..

Kobanê direnişine 29 Kasım Mürşitpınar Sınır Kapısı saldırısı olarak geçen bu organizasyonda Türkiye üzerinden getirilen bomba yüklü araç içeriye sokulup patlatıldığında Mürşitpınar Köyü’ne getirilen 50’yi aşkın çete kapıyı tutmak için saldırıya geçti. Kapıyı tutmak ise yaralı YPG/YPJ savaşçıları, Asayiş üyeleri ve sivillere kalmıştı. Ancak patlama sesiyle birlikte kapıya koşanların başında Ebû Leyla ve Şems El Şimal’in diğer bir komutanı Ebû Fırat vardı. Çeteleri tarayarak, kapının Türkiye tarafına koşan Ebû Leyla’nın o hemen hemen herkesin izlediği görüntüleri, onun fedai ruhunu gözler önüne seriyordu.

Burası ne Rakka ne de Musul, burası Kobanê’dir

DAIŞ’la girdiği her çatışmada telsiz üzerinden Arapça olarak onlara “Burası Musul değil, Rakka da değil. Burası Kobanê’dir, Kobanê…” diye seslenen Ebû Leyla Mürşitpınar Sınır Kapısı saldırısında başından ağır bir şekilde yaralandığında, bu onun Kobanê savaşındaki 7’inci yarası oluyordu. Savaşçılarının kendi değimleriyle “O ateşe atlarsa bir an olsun düşünmeyiz” dediği Ebû Leyla, orada yaralanırken; aynı fotoğraf karesinde onun yanında kapıya doğru koşan Ebû Fırat ise şehit düşmüştü.

CkMY65CWYAAiFOG

Minbîc ayrı bir anlam ifade ediyordu onun için

Tedavisi tamamlandıktan sonra tekrar Kobanê’ye dönen ve taburunun başına geçen Ebû Leyla, Kobanê köyleri, Sirrîn kasabası, Tişrîn barajı ve daha birçok hamleye katıldı ve komuta düzeyinde yer aldı. Suriye iç savaşının başlamasıyla Halep’te devrimci güçlerin komutanlığını yapan ve sonasından ise Minbic, Cerablûs, Bab ve Tişrîn Barajı’nda hem çeteci unsurlara hem de rejime karşı savaşan Ebû Leyla için Minbîç’in özgürlüğü ayrı bir anlam ifade ediyordu.

Silêmanî’de şehit düştü

Aslen Kobanê’li olan Ebû Leyla, savaş öncesi Minbîç’te yaşıyordu. Onun için Minbîc Askeri Meclisi’nin de genel komutanlık üyesi görevini üstlenmişti. Aynı zamanda Demokratik Suriye Güçleri’nin kurucusu ve genel komutanlarından olan Ebû Leyla, 1 Haziran 2016’da startı verilen Minbîç’i kurtarma operasyonunda 3 Haziran günü Xefiet Ebû Qelqel Köyü’nde, bir havan topunun yakınına düşmesi sonucunda ağır yaralandı. Başından aldığı şarapnel parçasıyla yaralanan Ebû Leyla, kaldırıldığı Silêmanî’de (Süleymaniye) doktorların tüm müdahalesine rağmen kurtarılamayarak şehitler kervanına katıldı.

Yoldaşlarından Minbîç’i özgürleştirme sözü

Ebû Leyla’nın şehadeti üzerine Minbîc Askeri Meclisi, yaptığı yazılı açıklama ile onun anılarına bağlılık gereği, Minbîç’i kurtarma operasyonunun “Komutan Şehit Faysal Ebu Leyla” adıyla devam edeceğini duyurdu. “Minbîç’i Özgürleştirme Operasyonu’nu onun belirttiği planlama ile sürdürecek ve tüm Suriye’de başarı ve zaferi elde edinceye kadar izinde yürüyeceğimizin sözünü veriyoruz” denilen açıklamada Ebû Leyla’nın anılarını yaşatma sözü verildi.

Ebû Leyla’yı anlatmak

Şiir gibi yaşayıp, şiir gibi savaşıp, şiir gibi şehit düşen Ebû Leyla bu gün o çok sevdiği uğruna 7 kez yaralandığı Kobanê’de Şehit Dicle Şehitliği’nde toprağa verilecek. Bir kahramanın ardından neler söylenir,  kurulan her cümle geleceği kuran kahramanları biraz anlatır biraz ise eksik kalır. Milan Kundera “İnsanın iktidara karşı mücadelesi, hafızanın unutuşa karşı mücadelesidir” diyor. Bize düşen Ebû Leyla ve onun gibi kahramanlarla aynı çağda yaşamanın verdiği onur ve unutulmaya karşı onlara vefa borucu olarak, hatırlamanın mücadelesi ile anılarını ve onların yaşamlarını bir parça olsun anlatabilmek.







No comments