AKPM dünyayı DAİŞ’e karşı durmaya çağırdı
AKPM Siyasi Sorunlar ve Demokrasi Komitesi DAİŞ’e ilişkin hazırladığı raporunda, Hıristiyanlara ve diğer dini ya da etnik kesimlere karşı şiddet uygulayan DAİŞ’in insanlığa karşı tehdit oluşturduğuna dikkat çekti ve dünya kamuoyu bu konuda görevlerini yer
Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) Siyasi Sorunlar ve Demokrasi Komitesi başkanı Theodora Bakoyannis tarafından hazırlanan DAİŞ raporunda, DAİŞ’in ortaya çıkış süreci ve katliamlarını değerlendirdi. Irak'ta Êzîdîlere ve Kobanê'ye yönelik DAİŞ saldırılarına dikkat çekilen raporda tüm dünya kamuoyunun buralardaki vahşeti durdurmak için harekete geçmesi gerektiği belirtildi.
Raporda İngiliz düşünce kuruluşundan RUSİ’den Aaron Stein'in görüşlerine de yer verildi. Raporda Stein’in; Türkiye'den bin kişinin DAİŞ’e katıldığı, katılımlar için Türkiye'de başka yerlerin yanında Ankara'nın merkez olarak kullanıldığının açık olduğu ortada olmasına karşın Türkiye'nin Esad'a muhalif olmasından dolayı bundan çok da rahatsız olmadığını belirttiği görüşleri yer aldı.
Raporda, Hıristiyanlara ve diğer dini ya da etnik kesimlere karşı şiddet uygulayan DAİŞ’in insanlığa karşı tehdit oluşturduğu belirtilirken, bu tehdit karşısında tüm dünyanın "şok" olduğu ifade edildi. Raporda örgütün, Ortadoğu'da toplumun dini ve etnik kesimlerine uyguladığı ölümcül saldırılarla hızla ve acımasızca ciddi bir probleme dönüştüğü belirtildi. "Ortadoğu'daki ülkeler, Avrupa ve genel olarak uluslararası kamuoyu, katliamları durdurmak ve bölgeye barış getirmek için şiddetin tüm aktörlerini kararlı bir şekilde kınamak ve işbirliği yapmak zorundadır" vurgusu yapılan raporda, ilk yapılacak şeyin ise hayati önemde olması nedeni ile insani yardım çabalarının hızlandırılması olduğu belirtildi.
‘ŞİDDETİ ÖNLEMEK İÇİN HAREKETE GEÇİLMELİ’
Meclisin bölgedeki durumu ve var olan krizin yol açtığı trajik insani sonuçlarını ve yabancı savaşçılar-teröristler sorununu yakından takip etmeyi sürdürmesi gerektiğine dikkat çekilen raporda, yer alan karar taslağı ise özetle şöyle:
Meclisin karar taslağında, ayrıntıları verilen DAİŞ’in şiddet eylemlerine karşın uygulanabilecek tavsiye kararları hatırlatıldı ve AKPM'nin şiddeti engellemek için üye ülkelerin önceliğinin katliamların durdurulması ve bunun için de yapabileceklerinin en iyisini yapmaları gerektiği belirtildi. Ortadoğu'da bulunan bütün ülkelerin IŞİD ile bağlantılı tüm insan hakları ihlallerini soruşturması gerektiği belirtilen taslak kararda, hiç bir ülkenin bu konuda istisna olmadığı ve adaleti getirmek için sorumluluklarını yerine getireceklerinden emin olunması gerektiği ifade edildi.
‘DAİŞ’İN EKONOMİK KAYNAKLARI KESİLMELİ’
DAİŞ’in İslam adına hareket etmediğinin bilincinde olarak Meclis'in "Not in My Name" (Benim adıma yapma-değil) başlıklı kampanyadan memnuniyet duyduğu da belirtildi.
Meclis raporunda dikkat çeken diğer noktalar ise şöyle: "Avrupa ülkelerinden bölgeye DAİŞ’in yanında savaşmak için giden yaklaşık 3 bin kişi gerçeğinden yola çıkılarak, söz konusu ülkeler bu vatandaşlarını tespit etmek, örgütün üye toplama ve finans sağlama yollarını kesmek konusunda çabalarını arttırmalı. Suriye, Ürdün, Lübnan ve Türkiye'de var olan göçmen kamplarına insani yardım tedarikinin arttırılmalı, Irak ve Suriye'de hiç bir kesimin baskı altında olmadığından emin olunmalı.
Üye ülkeler Irak'ta insan hakları ve din, dil, mezhep ayrımı yapılmadan yasalar önünde eşitlik, basında ifade özgürlüğü ve bağımsızlık, göçmenler için uygun koşullar gibi sivil özgürlüklerin gelişmesi için gerekli desteği sağlamalı.”
‘ÊZÎDÎLERİN KÖTÜ DURUMU VE KÜRTLER ROLÜ’ BAŞLIKLI BÖLÜM
Meclis'in 4 Eylül'de PYD Başkanı Salih Müslim ve Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komisyonu Temsilcisi Gert Westerveen katılımı ile yaptığı toplantıda, Komiteye bilgi güncellemesi yapıldığı ve Salih Müslim'in Kobanê başta olmak üzere Kuzey Suriye'deki koşulları komiteye aktardığı belirtildi ve ‘Êzidilerin Kötü Durumu ve Kürtlerin Rolü’ başlığı ile ayrı bir bölümde ele alındı.
Güney Kürdistan’dan çoğunluğu Kürt olan yaklaşık 600 bin Êzidi bulunduğu belirtilen bölümde, Êzidilerin dışa kapalı bir toplum olması nedeni ile haklarında birçok yanlış inanışın bulunduğuna dikkat çekilerek, bu nedenle bölgede kendilerini koruyacak ya da ortaklaşacak ittifaklarının olmadığı, dolayısı ile saldırılara daha açık oldukları ifade edildi. 3 Ağustos'tan bu yana DAİŞ’in saldırılarda 500 Êzidi'yi öldürmesinin ardından, Şengal'de yaşayan yaklaşık 130 bin Êzidi'nin Kürdistan tarafına geçtiği belirtildi.
Irak'ta yerinden edilen gruplar arasında en büyük grubu oluşturan Sunni Arapların ardından gelen ikinci büyük grubun Êzîdîler olduğu vurgulanan raporda, dünya kamuoyunun bu konuda yaptıklarına değinildi ve nihayet Ağustos ayında tüm bu gerçeklerden yola çıkan ABD ve batı ülkelerinin Kürtlere yardım gönderilmesi kararı aldığı da ifade edildi. Genel olarak DAİŞ ile bağlantılı süreçte yaşananların özetlendiği bölümün ardından varılan hüküm ve sonuçların yer aldığı bölümde ise vurgu daha çok ülkelerin işbirliği ve Avrupa'nın kendi ülkelerinde gidişlere engel olmak ya da ülkede DAİŞ bağlantılarını tespit etmek için daha ayrıntılı ve kontrollü yöntemler geliştirilmesi gerektiği söylendi.
Raporun sonuç bölümünde ise; "Uluslararası kamuoyu çatışmalı bölgelerde insan hakları ihlallerinin sorumlularının adalet önüne getirildiğinden emin olmalı ve bölgedeki tüm devletler de bu konuda diğerleri ile tam bir işbirliği geliştirmelidir. Avrupa Konseyi üye ülkeleri, gözlemci ülkeler ve diğer partner ülkeler, bu başka örneği olmayan insani krizde birlik olarak ilk elden kapılarına açan ülkelere yardım etmelidir. 3 bin Avrupalı gencin DAİŞ’in saflarında olması sebebiyle, bu ülkeler örgütün kaynaklarını ve üyelerini tespit etmek ve etkisiz hale getirmek için gerekli her adım atılmalı. Etnik nefreti yayacak yayınlar açısından basın özgürlüğü gözetilerek önlemler alınmalı, Irak ve Suriye'de tüm azınlık etnik grupların, özellikle Yezidi Kürtlerin süren tartışmaya etkili bir şekilde katılmaları teşvik edilmeli. Tek başına demokrasi yeterli olmadığı gerçeğinden yola çıkarak toplumun bileşenlerinin haklarına saygının anayasal güvence altına alınmasını sağlanmalı. Konsey bölgede her anlamda yönetimin toplumda olası insan haklarına yönelik sınırlamaları-kısıtlamaların durumunu göz önünde bulundurmalı ve gözlem altına almalıdır."
Kaynak:
No comments