Girê Spî saldırısı AKP’nin çöküş sinyali mi?
KARACA DEVRİM
Girê Spî, 27 Ocak 2014’te El-Nusra ve diğer bazı çete gruplarınca DAIŞ çetelerine teslim edildi. 15 Haziran 2015’te ise YPG ve Burkan El-Firat güçleri tarafından özgürleştirildi. Ardından Kobani kantonuna bağlı olarak kendi demokratik özerklik yönetimini ilan etti. Tüm bu süreçlerde siyasi ve askeri saldırıların hedefi olmaktan kurtulmadı.
Tarih sayfalarından öğrenildiği üzere gözde mekanlar her zaman çekim merkezine dönüşmüş ve düşman güçlerin saldırılarına maruz kalmıştır. Rojava toprakları üzerinde yer alan böylesi stratejik mekanlardan bir tanesi de Girê Spî’dir.
Girê Spî’nin stratejik önemi
Girê Spî birçok açıdan hem DAIŞ çeteleri ve Erdoğan/AKP için, hem de Rojava için stratejik bir öneme sahip.
Sahip olduğu zengin toplumsal dokusu ve Türkiye’den Suriye’ye temel geçiş güzergahlarından biri olması sebebiyle Girê Spî’de yaşanan gelişmeler, dost-düşman herkesçe takip edilir durumda.
DAIŞ çetelerinin işgali ardından uzun süredir kopuk halde olan Kobani ve Cizir kantonlarını bağlayan bir köprü işlevi görüyor Girê Spî. 15 Haziran’da özgürleştirilen kent, Kobani’deki zorlu savaş dönemi ardından Cizir kantondan uzanan yardım eli tutmada aracı oldu.
1970 yılında uygulanan Arap kemeri projesiyle bölge halkları arasında geliştirilen ciddi sınıflaşma ve ayrım ardından Girê Sipî’de yaşayan Kürt, Arap, Ermeni ve Türkmen halkların demokratik bir zeminde kendi iradeleri ile yaşam sürmeye başlaması dünya genelinde ciddi bir etki bıraktı.
Türkiye, Musul ve Rakka arasındaki önemli ikmal merkezlerinden olan Girê Spî, Akçakale sınır kapısı üzerinden çetelere AKP Erdoğan tarafından çok yönlü desteğin sağlandığı önemli bir merkez konumundaydı. Akçakale çetelerin Rakka karargahına en yakın sınır kapısı ve Türkiye ile ilişkilerinin en canlı noktası idi.
Türk devleti özellikle yabancı çete üyelerini de Girê Spî üzerinden Rakka ve Musul’a aktardı. Bununla birlikte kent üzerinden çetelere ciddi bir silah ve cephane desteği sundu. Öte yandan Şedadê ve Rakka’dan çıkarılan ve günde neredeyse 20 milyon dolarlık bir gelirin sağlandığı Türkiye’ye petrol satışı, yine Girê Spî üzerinden yapıldı. Çetelerin bu kirli ticareti sayesinde çok sayıda silah ve cephane satın aldığı belgelerle defalarca ispatlandı. Özgür Girê Spî’nin ilanı ile çeteler ve Türkiye’nin başından adeta kaynar sular döküldü.
Rojava düşmanlığını pratize etmek için fırsat kollayan AKP hükümeti, çetelere sunduğu desteği artırmanın yanı sıra kara propagandaya başladı. PYD’nin kentte “etnik temizlik” yaptığına dönük iddialarda bulunan AKP, ‘öfkeli çocuklar’ olarak tanımladığı çetelerin yaklaşık 2 yıl boyunca yaptığı katliamların üstünü örtmeye çalıştı. Özellikle “Türkmenlerin kentten uzaklaştırılmaya çalışıldığı” iddiasıyla Türkmen diasporasından taraftar toplamaya çalışan AKP, çetelerin güdümündeki Türkmenlerden oluşan Enwar El-Heq adlı grubun yaptığı saldırı ve talanlarını çoktan unutmuştu.
AKP siyasetinin çöküşü
Girê Spî’deki zengin halklar ve kültürler bileşimi ile hayat bulan ve tüm dünyanın ilgisini çeken demokratik özerklik yönetiminin elde ettiği başarılarla Türkiye’nin Suriye siyaseti hızlı bir çöküş yaşadı. Çöküşünü telafi etmek için Suudi Arabistan ve Katar’la kurduğu ittifak ve KDP aracılığıyla Suriye’deki ateşi harlama müdahaleleri sonuç alamayınca, bu kez açıktan ve resmen Rojava işgaline girişti.
Efrîn ve Şehba bölgesinde “ılımlı” çeteleriyle birlikte gerçekleştirilen saldırılara karşı ciddi bir direnişle karşılaşan AKP, yeni bir hamle olarak ‘Suriye’ye askeri müdahalede bulunuruz’ tehditlerinde bulunmuş, buna destek bulmak için de İncirlik üssünü siyasi-askeri pazarlığa çevirerek Suudi jetlerinin konaklamasına açtı.
Bakur direnişi AKP’nin belini kırdı
Tabi tüm bunların yanı sıra AKP, Bakurê Kürdistan halkının özerklik direnişini büyük askeri işgale ve vahşet uygulamalarına rağmen kıramadı. Önce 7’den 70’e adeta kıyımdan geçirdiği Bakur halkının yanında olduğunu belirten her sesi susturmaya çalıştı, sonrasında vahşet boyutuna her gün bir yenisini ekledi. Katliamlara karşı gösterilen direnişe son olarak Ankara’nın kalbinde ‘güvenlik zırhı’ ile korunan bir noktada Zinar Raperin adlı TAK üyesinin gerçekleştirdiği fedai eylemdeki mesajı çok net bir şekilde alan AKP hükümetinin acilen gündem değiştirerek dikkatleri başka yöne çekmesi gerekiyordu.
Davutoğlu’na Şedadê darbesi
Kürt halkının başarılarına karşı kronik hazımsızlık yaşayan AKP, çetelerle birlikte Efrin’e saldırının dozajını artırdı ve çok sayıda sivili katletti. Türk devleti Efrin’e saldırırken QSD savaşçılarının Şedadê’yi özgürleştirerek çetelerin Musul-Rakka bağlantısını kesmesi ve Halep’in kuzeyindeki başarılı ilerleyişi AKP’nin çöküş planına ağır darbeler vurdu.
AKP Girê Spî ile halkların demokratik iradesini hedef aldı
Suriye’de çetelerin dolayısıyla AKP’nin aleyhinde yaşanan gelişmelerin Türk devletince sekteye uğratılma paranoyası Girê Spî saldırısı ile yeniden baş gösterdi. Suriye’de devreye giren ateşkesin hemen bir saat sonrasında çetelerle birlikte 4 koldan başlatılan saldırılar şüphesiz tesadüf değildi.
Ermenilerin yoğunlukta yaşadığı Eyn Arus ve çeteler geçtikten sonra mermi yağmuruna tutulan Türkmen Hemam köyünden başlayan saldırılarla özerklik yönetimi ve halkların birlik olgusu darbelenmek istendi. Saldırıdan bir süre önce AKP başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun ‘DAIŞ ve El-Nusra’yı kapsamayan ateşkes bizi bağlamaz’ açıklaması yapılacak saldırı öncesi sinyaldi. Suriye’de askeri operasyonların dışında siyasi bir çözün geliştirmek maksadıyla ilan edilen ateşkes, genel seçim ve federal Suriye tartışmalarına karşı AKP’nin kan dökmedeki ısrarıdır saldırılar. Kedinin uzanamadığı ciğere pis demesi gibi Türk devleti Bakur Kürdistan, Rojava ve Suriye’deki politikalarının planladığının aksine Kürt siyasi ve askeri güçlerince boşa çıkartılmasına yanıt vermek istedi. Girê Spî’nin saldırılara hedef seçilmesi böylesi bir reel yekûn ile birlikte gelişti.
Girê Spî’ye saldırıları organize ederek kendince vermek istediği mesajı sanırım doğru anladık, Girê Spî saldırısı boğularak yok olacak olan AKP’nin son çırpınış halleri oluyor.
(aç)
ANHA
Girê Spî, 27 Ocak 2014’te El-Nusra ve diğer bazı çete gruplarınca DAIŞ çetelerine teslim edildi. 15 Haziran 2015’te ise YPG ve Burkan El-Firat güçleri tarafından özgürleştirildi. Ardından Kobani kantonuna bağlı olarak kendi demokratik özerklik yönetimini ilan etti. Tüm bu süreçlerde siyasi ve askeri saldırıların hedefi olmaktan kurtulmadı.
Tarih sayfalarından öğrenildiği üzere gözde mekanlar her zaman çekim merkezine dönüşmüş ve düşman güçlerin saldırılarına maruz kalmıştır. Rojava toprakları üzerinde yer alan böylesi stratejik mekanlardan bir tanesi de Girê Spî’dir.
Girê Spî’nin stratejik önemi
Girê Spî birçok açıdan hem DAIŞ çeteleri ve Erdoğan/AKP için, hem de Rojava için stratejik bir öneme sahip.
Sahip olduğu zengin toplumsal dokusu ve Türkiye’den Suriye’ye temel geçiş güzergahlarından biri olması sebebiyle Girê Spî’de yaşanan gelişmeler, dost-düşman herkesçe takip edilir durumda.
DAIŞ çetelerinin işgali ardından uzun süredir kopuk halde olan Kobani ve Cizir kantonlarını bağlayan bir köprü işlevi görüyor Girê Spî. 15 Haziran’da özgürleştirilen kent, Kobani’deki zorlu savaş dönemi ardından Cizir kantondan uzanan yardım eli tutmada aracı oldu.
1970 yılında uygulanan Arap kemeri projesiyle bölge halkları arasında geliştirilen ciddi sınıflaşma ve ayrım ardından Girê Sipî’de yaşayan Kürt, Arap, Ermeni ve Türkmen halkların demokratik bir zeminde kendi iradeleri ile yaşam sürmeye başlaması dünya genelinde ciddi bir etki bıraktı.
Türkiye, Musul ve Rakka arasındaki önemli ikmal merkezlerinden olan Girê Spî, Akçakale sınır kapısı üzerinden çetelere AKP Erdoğan tarafından çok yönlü desteğin sağlandığı önemli bir merkez konumundaydı. Akçakale çetelerin Rakka karargahına en yakın sınır kapısı ve Türkiye ile ilişkilerinin en canlı noktası idi.
Türk devleti özellikle yabancı çete üyelerini de Girê Spî üzerinden Rakka ve Musul’a aktardı. Bununla birlikte kent üzerinden çetelere ciddi bir silah ve cephane desteği sundu. Öte yandan Şedadê ve Rakka’dan çıkarılan ve günde neredeyse 20 milyon dolarlık bir gelirin sağlandığı Türkiye’ye petrol satışı, yine Girê Spî üzerinden yapıldı. Çetelerin bu kirli ticareti sayesinde çok sayıda silah ve cephane satın aldığı belgelerle defalarca ispatlandı. Özgür Girê Spî’nin ilanı ile çeteler ve Türkiye’nin başından adeta kaynar sular döküldü.
Rojava düşmanlığını pratize etmek için fırsat kollayan AKP hükümeti, çetelere sunduğu desteği artırmanın yanı sıra kara propagandaya başladı. PYD’nin kentte “etnik temizlik” yaptığına dönük iddialarda bulunan AKP, ‘öfkeli çocuklar’ olarak tanımladığı çetelerin yaklaşık 2 yıl boyunca yaptığı katliamların üstünü örtmeye çalıştı. Özellikle “Türkmenlerin kentten uzaklaştırılmaya çalışıldığı” iddiasıyla Türkmen diasporasından taraftar toplamaya çalışan AKP, çetelerin güdümündeki Türkmenlerden oluşan Enwar El-Heq adlı grubun yaptığı saldırı ve talanlarını çoktan unutmuştu.
AKP siyasetinin çöküşü
Girê Spî’deki zengin halklar ve kültürler bileşimi ile hayat bulan ve tüm dünyanın ilgisini çeken demokratik özerklik yönetiminin elde ettiği başarılarla Türkiye’nin Suriye siyaseti hızlı bir çöküş yaşadı. Çöküşünü telafi etmek için Suudi Arabistan ve Katar’la kurduğu ittifak ve KDP aracılığıyla Suriye’deki ateşi harlama müdahaleleri sonuç alamayınca, bu kez açıktan ve resmen Rojava işgaline girişti.
Efrîn ve Şehba bölgesinde “ılımlı” çeteleriyle birlikte gerçekleştirilen saldırılara karşı ciddi bir direnişle karşılaşan AKP, yeni bir hamle olarak ‘Suriye’ye askeri müdahalede bulunuruz’ tehditlerinde bulunmuş, buna destek bulmak için de İncirlik üssünü siyasi-askeri pazarlığa çevirerek Suudi jetlerinin konaklamasına açtı.
Bakur direnişi AKP’nin belini kırdı
Tabi tüm bunların yanı sıra AKP, Bakurê Kürdistan halkının özerklik direnişini büyük askeri işgale ve vahşet uygulamalarına rağmen kıramadı. Önce 7’den 70’e adeta kıyımdan geçirdiği Bakur halkının yanında olduğunu belirten her sesi susturmaya çalıştı, sonrasında vahşet boyutuna her gün bir yenisini ekledi. Katliamlara karşı gösterilen direnişe son olarak Ankara’nın kalbinde ‘güvenlik zırhı’ ile korunan bir noktada Zinar Raperin adlı TAK üyesinin gerçekleştirdiği fedai eylemdeki mesajı çok net bir şekilde alan AKP hükümetinin acilen gündem değiştirerek dikkatleri başka yöne çekmesi gerekiyordu.
Davutoğlu’na Şedadê darbesi
Kürt halkının başarılarına karşı kronik hazımsızlık yaşayan AKP, çetelerle birlikte Efrin’e saldırının dozajını artırdı ve çok sayıda sivili katletti. Türk devleti Efrin’e saldırırken QSD savaşçılarının Şedadê’yi özgürleştirerek çetelerin Musul-Rakka bağlantısını kesmesi ve Halep’in kuzeyindeki başarılı ilerleyişi AKP’nin çöküş planına ağır darbeler vurdu.
AKP Girê Spî ile halkların demokratik iradesini hedef aldı
Suriye’de çetelerin dolayısıyla AKP’nin aleyhinde yaşanan gelişmelerin Türk devletince sekteye uğratılma paranoyası Girê Spî saldırısı ile yeniden baş gösterdi. Suriye’de devreye giren ateşkesin hemen bir saat sonrasında çetelerle birlikte 4 koldan başlatılan saldırılar şüphesiz tesadüf değildi.
Ermenilerin yoğunlukta yaşadığı Eyn Arus ve çeteler geçtikten sonra mermi yağmuruna tutulan Türkmen Hemam köyünden başlayan saldırılarla özerklik yönetimi ve halkların birlik olgusu darbelenmek istendi. Saldırıdan bir süre önce AKP başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun ‘DAIŞ ve El-Nusra’yı kapsamayan ateşkes bizi bağlamaz’ açıklaması yapılacak saldırı öncesi sinyaldi. Suriye’de askeri operasyonların dışında siyasi bir çözün geliştirmek maksadıyla ilan edilen ateşkes, genel seçim ve federal Suriye tartışmalarına karşı AKP’nin kan dökmedeki ısrarıdır saldırılar. Kedinin uzanamadığı ciğere pis demesi gibi Türk devleti Bakur Kürdistan, Rojava ve Suriye’deki politikalarının planladığının aksine Kürt siyasi ve askeri güçlerince boşa çıkartılmasına yanıt vermek istedi. Girê Spî’nin saldırılara hedef seçilmesi böylesi bir reel yekûn ile birlikte gelişti.
Girê Spî’ye saldırıları organize ederek kendince vermek istediği mesajı sanırım doğru anladık, Girê Spî saldırısı boğularak yok olacak olan AKP’nin son çırpınış halleri oluyor.
(aç)
ANHA
No comments