Breaking News

IŞİD’in ölüm kuyusu-M. Ali ÇELEBİ

Osmanlı fıtratının genlerini vahşetle besleyen isimlerden Kuyucu Murat Paşa’yı duymayan azdır. Mezalime imza atan paşa; Kanuni Sultan Süleyman’ın kendisini Mısır’a sancakbeyi olarak atamasından 1. Ahmet dönemine kadar çeşitli görevler almıştı. Bu gaddar, I. Ahmet tarafından sadrazamlığa kadar yükseltilmişti. Sadrazamlık öncesi beylerbeyi, valilik gibi görevleri sırıasında büyük vurgunlar yapması nedeniyle zındana atılmışlığı vardır. Mısır, Yemen, Kıbrıs, Şam, Diyarbakır gibi yerlerde görev yapmış, Yemen, İran, Avusturya seferlerinde bulunmuş. I. Ahmet dönemindeki köylülerin, çiftçilerin baskılara ve vergicilerin (mültezim) süründürmelerine karşı; Alevi-Kızılbaşların din-mezhep baskısına karşı yükselttiği Celali İsyanları sırasında Kuyucu Murat Paşa sadrazam koltuğundadır.
Kendisine “Prototip Nazi”, “Prototip IŞİD, protodip Ebu Bekir Bağdadi” de denebilir. Kuyucu Murat Paşa Anadolu’ya, Halep’e, Bağdat’a yaptığı sefer sırasında onbinlerce Alevi’yi, Sünni inancı dışındaki inaçlara sahip olanları, köylüyü, çiftçiyi kıyımdan geçirir. Mezalim arşa yükselmiştir. I. Ahmet’in bugünkü tabirle söylersek “adamımı kimseye yedirmem” diyerek kol kanat gerdiği paşa, Osmanlı yönetimine karşı olduğuna, isyana destek olduğuna kanaat getirdiği kadın-erkek kimi yakalatırsa kuyulara atan bir caniye dönüşür. Yakalananların kimilerini idam eder.
Fıtratı katliamlar olan imparatorlukta o da insanlıktan çıkmıştır. İnsanları diri diri kuyulara attırır. Öldürdüklerini de başlarını kestirip kuyulara doldurur. Kesik başlardan kuleler yaptırtır. İsyandan rütbe vaaddiyle vazgeçirdiği bazı kişileri de ayağına getirtip öldürtür. İnsanları diri diri kuyulara attığı için isminin başına “Kuyucu” eklenir. Sefer sırasında bir çocuğu öldürtme emri verir. Cellatlar, yeniçeriler, etrafındaki yardımcıları öldürmeye yanaşmayıp çekilince kendisi çocuğu boğup kazdırdığı kuyuya atar. Hayatta kalanlar ancak dağlara göçerek varlıklarını sürdürebilir.
Til Abyad’daki Hoti kuyusu:
Vahşet zincirinin 21. yüzyıl halkası IŞİD (DAİŞ ya da İD) oldu. Şengal, Kobanê, El Enbar, Rakka, Gire Spi (Til Abyad), Halep’te etnik temizlik yapmaya çalışıyor. Konuştuğum Rojavalılar IŞİD’in “ölüm kuyusu” olduğunu söylediler. Kobanê’de IŞİD’e karşı savaşan bir YPJ komutanından dinledim, sonra siyasetçilere sordum. Akçakale’nin karşısındaki Til Abyad’da çöl alanda derin bir çatlak olduğunu kaydetiler. Merkez ile Rakka’ya yakın Sıluk nahiyesi arasında olduğu belirtiliyor. Hoti adı verilen bu çatlağa “dipsiz kuyu” deniyormuş. Sözü insanların bu kuyuya atıldığını kaydeden YPJ komutanına bırakıyorum: “DAİŞ, Nazileri çoktan geçti. Naziler fırında insanları yakıyorlardı. Bunlar sokakların ortasında insanların kafasını kesiyorlar. Kafasını kesmiş, bir ayağı kafasının üstünde dünyaya gösteriyor. Bir yer var, Til Abyad’da Hoti diyorlar. Bir kuyu var. Dipsiz bir kuyu. Binlerce insanı o dipsiz kuyuya koymuşlar. Yani ha fırında yakmışlar ha dipisiz kuyuya atmışlar. Ne farkları var? Sağ insanları o kuyuya atıyorlar belki günlerce o kuyuda yaşıyorlar.”
Ardından Cizîrê Kantonu’ndaki Rojavalı bir siyasetçiyi aradım. Sorum “IŞİD Gire Spi’yi aldıktan sonra bir kuyu hakkında duyum aldınız mı?” şeklindeydi. Yani kuyuya insan atmaktan bahsetmeden sordum. Anlatmaya başladı: “Hoti. Bazı Araplara sordum, ‘dipsiz bir şey’ dediler. Kayıp olan, IŞİD’in tutukladığı insanlar nereye gidiyor diye bir şeyler çıktı. Mesela ben video gördüm. Öldürüyorlar, bazen başını kesiyorlar oraya atıyorlar. Sorduklarım ‘iç hesaplaşmada öldürülenler, yargılananlar da diğer taraftan savaşçılar da var’ diyorlar. O bölgeye gidip gelenler söylüyor. Bazılarının ilişkileri var. Mesela Cizîrê’de bazı mülteciler var, o taraflardan gelmişler. Onlar söylüyor. Efsanevi bir şey değil, kesin. O bölgede olanlar biliyorlar.”
Başka bir siyasetçiyi aradım: “Doğrudur. IŞİD’in kuyuya insan attığını biz de duyuyoruz. Birçok yerde de toplu mezarlar var. Fakat tam bilgi yok. Çünkü basıncılar IŞİD’in kendisi. Çok sıkı tutuyorlar.”
Bölgede IŞİD’e karşı savaşan güçlere destek verilip IŞİD hızla kentten çıkarılmalı, güvenlik sağlanıp BM’nin, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin, ulusalararası insan hakları kuruluşlarının ivedilikle harekete geçip iddia edilen alana giderek araştırma yapması ertelenemez insani görevdir.

M. Ali ÇELEBİ-ÖZGÜR GÜNDEM

No comments