Kobanê’de savaşı sürdüren Türk devletidir-MUSTAFA KARASU
Türkiye’nin taşeronu IŞİD çeteleri Kobanê’ye bu defa doğrudan Türkiye tarafından saldırdılar. Buğday silolarını mevzi olarak kullanarak, tren vagonlarını getirip siper yaparak Türkiye sınır kapısından saldırmışlardır. Türk devleti ile ortaklıklarını gizlemeye bile gerek duymamışlardır. Kürt Özgürlük Hareketi’nin “Türkiye IŞİD’tir, IŞİD Türkiye’dir” tespiti bir defa daha
doğrulanmıştır. Kobanê’de savaşı yürütenin esas olarak Türkiye olduğu bir daha anlaşılmıştır. Birkaç gün önce Davutoğlu’nun Urfa’ya giderek “İnşallah Kobanê yakında kurtulacak, sizler de evinize döneceksiniz” sözleri, IŞİD’in Türkiye tarafından yürütülen saldırısının üstünü örtmek için yapılmıştır. Hiç kimse Davutoğlu’nun Kobanê’den gelen Kürtlere yaptığı konuşmayı farklı anlamamalıdır. Davutoğlu Kobanê’den gelenlere böyle konuşurken, aynı sırada Türk ordusu, jandarma ve MİT’i IŞİD’le birlikte bu saldırıları planlıyorlardı. Bu gerçeklik, Türk devletinin nasıl kirli bir özel savaş devleti olduğunu gösterir.
Türk devleti ve yayın organları arada sırada Süleyman Şah Türbesi’nden söz ediyorlar. Buraya bir şey olursa bunu savaş nedeni olarak görürüz biçiminde açıklamalar yapıyorlar. Genelkurmay Başkanı, Başbakan, Cumhurbaşkanı orayı arayarak görevli subaylarla konuşuyorlar. Bu durum da tamamen bir senaryodur. Süleyman Şah Türbesi’ne tamamen IŞİD’le ilişkili özel kuvvetler yerleştirilmiştir. Özel harp dairesine bağlı operasyon gücü, özel kuvvetler Süleyman Şah Türbesi’nde IŞİD’le birlikte hareket etmektedirler. Kobanê kuşatmasını da Türk özel kuvveti ve IŞİD birlikte Süleyman Şah Türbesi’nde planlıyorlar ve bu saldırıyı oradan yürütmektedirler. Süleyman Şah Türbesi’ni Türk özel kuvvetleri, MİT ve IŞİD birlikte bir ortak karargah olarak kullanmaktadırlar. Süleyman Şah Türbesi IŞİD tarafından kuşatıldı, kuşatılacak, buna karşı güçlerimiz karşılık verecek biçimindeki haberler bu durumu hem örtmek hem de meşrulaştırmak için gündemleştirilmişti.
Kobanê ardından Efrîn’e saldırı planı
Kobanê ardından Efrîn’e saldırı planı
Şu anda El Nusra da Efrîn ve çevresini kuşatmaktadır. Koşullar olgunlaştığında ve fırsatını bulduğunda Efrîn’e de saldıracaklardır. Bu saldırı da Türk devletinin saldırısı olacaktır. IŞİD, Türk devletinin taşeronu, ortağı ve Kobanê savaşını Türk devleti adına ve Türk özel kuvvetleriyle birlikte yürüteni olurken, El Nusra ise tamamen Türk devletinin Suriye örgütü durumundadır. El Nusra bizzat Türk devleti tarafından kurulup yönlendirilmiştir. Türk devleti dışında bir El Nusra düşünmek mümkün değildir. El Nusra içinde savaşan Çeçenler de onlarca yıldır Türk devletiyle ilişkili olan, Türk devletinin ajanı olanlardır. Türk devletinin ajanı olan bu Çeçenler aynı zamanda El Nusra’nın kurucularıdır. Türk devletiyle ilişkileri olan bir iki Suriyeli Arap’la birlikte bu Çeçenler El Nusra’yı esas olarak İstanbul’da gerçekleşen bir toplantıda kurmuşlardır. El Nusra’yı ve eylemlerini Türk devletinden ayrı düşünmek mümkün değildir. Bu açıdan Efrîn etrafında dönen oyunlar, Kürt-Arap kavgasının başlattırılmak istenmesi tamamen Türk devletinin Rojava Devrimi’ni tasfiye planları sonucu gerçekleşmektedir. Hiç kimse, hiçbir siyasi güç ve hiçbir Kürt Kobanê ve Efrîn’e yönelik saldırıları başka türlü görmesin; Türk devletinin sözlerine kesinlikle inanmasın! Herkes Türk devleti gerçeğinin bu olduğunu bilsin, değerlendirmeler yaparken ve tutum alırken bu durumu dikkate alsın.
Türkiye IŞİD ve El Nusra’yla birlikte hareket ediyor
Askeri ve siyasi açıdan bakılırsa IŞİD’in Kobanê’de bu kadar ısrar etmesi anlaşılır değildir. Esas olarak Irak’ta kurulan ve Suriye’nin doğusu ve ortasını esas alan bir örgütün siyasi ve askeri gücünü Kobanê kapılarında tüketmesi mantıklı görülemez. Ne askeri ne de siyasi açıdan izahı olabilir. Ancak Türk devletinin planlarıyla birlikte düşünüldüğünde bu saldırı anlaşılır olmaktadır. Türk devleti Kobanê’yi düşürüp Rojava Devrimi’ni zayıflatacaktır. Birinci amacı budur. İkinci amacı ise, Kobanê düştüğünde Suriye’de esas olarak IŞİD ile komşu olacaktır. IŞİD’i de El Nusra gibi doğrudan yönetme ve yönlendirme imkanına kavuşacaktır. IŞİD tamamen Türkiye’nin Suriye politikasına göre endekslenmiş ve şekillenmiş bir örgüt olacaktır. Sadece ortak olmayacaklar, IŞİD tamamen Türkiye’nin kontrolünde bir örgüt haline gelecektir. Bunu bölgenin diğer güçleri ve IŞİD’e karşı oluşturulan uluslararası koalisyon ne kadar biliyor tam bilemiyoruz. Ama IŞİD gerçeği ve Kobanê saldırılarının askeri ve siyasi mantığı ve arkasındaki güç böyledir.
Türk devleti Kobanê’nin IŞİD tarafından düşürülmesi için her türlü desteği vermiştir. Akçakale’yi tamamen IŞİD’e bırakmıştır. Süleyman Şah Türbesi’nde Kobanê saldırısı için IŞİD’le birlikte bir koordinasyon merkezi kurmuştur. Ancak tüm saldırılara rağmen Kobanê düşmemiştir. Türk devleti son olarak dört taraftan saldırarak Kobanê’yi düşürme planı yapmış ve bunu pratiğe koymaya girişmiştir. Mürşitpınar tarafından ve Türkiye sınırları içinde ve askerlerin gözü önünde Kobanê’ye saldırı bunun sonucudur. Herhalde Türkiye, kuşatma böyle tamamlanırsa direnişçilerin paniğe gireceğini ve Kobanê’nin düşeceğini hesaplamıştır. Ancak Kobanê’de direnen gücün karakterini hesaplamamıştır. Şu anda Kürtlerin savaşma stratejisi dört cephede de saldırı olsa buna karşı direnme stratejisidir. Bu stratejiye ve dört cepheyi savunmaya göre konumlanmayan Kürtler özgürlüklerini kazanamazlar. Çünkü dört bir taraftan düşmanlarla sarılmışlardır. Kürtler de bu gerçeklikten kaçamayacaklarına ve Kürdistan’ı başka bir coğrafyaya taşıyamayacaklarına göre, bu gerçekliği kabul etmek zorundadırlar. Buna göre bir savaş stratejisi ve hazırlığı içinde olmak zorundadırlar. Kürt Özgürlük Hareketi Kürdistan’ın bu gerçekliğine göre hazırlanmakta, tüm Kürt savaşçıları da böyle bir savaşa motive olmaktadırlar.
Savaşı IŞİD üzerinden sürdürmeye çalışacak
Türk devleti Kobanê’yi düşürmede neden bu kadar ısrarlıdır? Çünkü siyasi kaderini IŞİD’e bağlamıştır. IŞİD’le kader ortaklığı yapmışlardır. Eğer Kobanê’yi düşürürse, IŞİD’i uluslararası koalisyona daha fazla pazarlayacaktır. Uluslararası koalisyona pahalı satacaktır. Bu pahalı satışı da Rojava Devrimi’nin bastırılması, Kürt Özgürlük Hareketi’nin tasfiye edilmesi üzerinde olacaktır. Bunu sağlayamazsa IŞİD’le birlikte Ortadoğu’da hem Kürtlere karşı hem de uluslararası güçlere karşı savaşacaklardır. Daha doğrusu Türkiye IŞİD üzerinden bu savaşı sürdürmeye çalışacaktır. Sürekli IŞİD için “Bataklığı kurutmak lazım” demesi bir gerçeği ifade ediyor. “Arkasında ben varım, benim gibi güçler var, ben bu işin içerisinde olmazsam IŞİD bertaraf edilemez” demek istiyor. Bunu kabul ettirmek için de IŞİD’e destek veriyor. Aslında Türkiye bu konumuyla tam bir şantajcı karakterdedir.
Türkiye IŞİD ve El Nusra’yla birlikte hareket ediyor
Askeri ve siyasi açıdan bakılırsa IŞİD’in Kobanê’de bu kadar ısrar etmesi anlaşılır değildir. Esas olarak Irak’ta kurulan ve Suriye’nin doğusu ve ortasını esas alan bir örgütün siyasi ve askeri gücünü Kobanê kapılarında tüketmesi mantıklı görülemez. Ne askeri ne de siyasi açıdan izahı olabilir. Ancak Türk devletinin planlarıyla birlikte düşünüldüğünde bu saldırı anlaşılır olmaktadır. Türk devleti Kobanê’yi düşürüp Rojava Devrimi’ni zayıflatacaktır. Birinci amacı budur. İkinci amacı ise, Kobanê düştüğünde Suriye’de esas olarak IŞİD ile komşu olacaktır. IŞİD’i de El Nusra gibi doğrudan yönetme ve yönlendirme imkanına kavuşacaktır. IŞİD tamamen Türkiye’nin Suriye politikasına göre endekslenmiş ve şekillenmiş bir örgüt olacaktır. Sadece ortak olmayacaklar, IŞİD tamamen Türkiye’nin kontrolünde bir örgüt haline gelecektir. Bunu bölgenin diğer güçleri ve IŞİD’e karşı oluşturulan uluslararası koalisyon ne kadar biliyor tam bilemiyoruz. Ama IŞİD gerçeği ve Kobanê saldırılarının askeri ve siyasi mantığı ve arkasındaki güç böyledir.
Türk devleti Kobanê’nin IŞİD tarafından düşürülmesi için her türlü desteği vermiştir. Akçakale’yi tamamen IŞİD’e bırakmıştır. Süleyman Şah Türbesi’nde Kobanê saldırısı için IŞİD’le birlikte bir koordinasyon merkezi kurmuştur. Ancak tüm saldırılara rağmen Kobanê düşmemiştir. Türk devleti son olarak dört taraftan saldırarak Kobanê’yi düşürme planı yapmış ve bunu pratiğe koymaya girişmiştir. Mürşitpınar tarafından ve Türkiye sınırları içinde ve askerlerin gözü önünde Kobanê’ye saldırı bunun sonucudur. Herhalde Türkiye, kuşatma böyle tamamlanırsa direnişçilerin paniğe gireceğini ve Kobanê’nin düşeceğini hesaplamıştır. Ancak Kobanê’de direnen gücün karakterini hesaplamamıştır. Şu anda Kürtlerin savaşma stratejisi dört cephede de saldırı olsa buna karşı direnme stratejisidir. Bu stratejiye ve dört cepheyi savunmaya göre konumlanmayan Kürtler özgürlüklerini kazanamazlar. Çünkü dört bir taraftan düşmanlarla sarılmışlardır. Kürtler de bu gerçeklikten kaçamayacaklarına ve Kürdistan’ı başka bir coğrafyaya taşıyamayacaklarına göre, bu gerçekliği kabul etmek zorundadırlar. Buna göre bir savaş stratejisi ve hazırlığı içinde olmak zorundadırlar. Kürt Özgürlük Hareketi Kürdistan’ın bu gerçekliğine göre hazırlanmakta, tüm Kürt savaşçıları da böyle bir savaşa motive olmaktadırlar.
Savaşı IŞİD üzerinden sürdürmeye çalışacak
Türk devleti Kobanê’yi düşürmede neden bu kadar ısrarlıdır? Çünkü siyasi kaderini IŞİD’e bağlamıştır. IŞİD’le kader ortaklığı yapmışlardır. Eğer Kobanê’yi düşürürse, IŞİD’i uluslararası koalisyona daha fazla pazarlayacaktır. Uluslararası koalisyona pahalı satacaktır. Bu pahalı satışı da Rojava Devrimi’nin bastırılması, Kürt Özgürlük Hareketi’nin tasfiye edilmesi üzerinde olacaktır. Bunu sağlayamazsa IŞİD’le birlikte Ortadoğu’da hem Kürtlere karşı hem de uluslararası güçlere karşı savaşacaklardır. Daha doğrusu Türkiye IŞİD üzerinden bu savaşı sürdürmeye çalışacaktır. Sürekli IŞİD için “Bataklığı kurutmak lazım” demesi bir gerçeği ifade ediyor. “Arkasında ben varım, benim gibi güçler var, ben bu işin içerisinde olmazsam IŞİD bertaraf edilemez” demek istiyor. Bunu kabul ettirmek için de IŞİD’e destek veriyor. Aslında Türkiye bu konumuyla tam bir şantajcı karakterdedir.
Kobanê özgürleşirse Rojava Devrimi kalıcılaşacaktır. Bu da Türk devletinin Kürt politikasını zayıflatacaktır. Türkiye’nin Kürt sorununda bir çözüm politikası olmadığını Rojava Devrimi ve Kobanê’ye yönelik politikalarından rahatlıkla anlamak mümkündür. Çünkü Kürt sorununda bir çözüm politikası olsaydı bu düzeyde bir Rojava Devrimi düşmanlığı yapmaz, Kobanê’nin düşürülmesi konusunda bu kadar ısrarlı olmazdı. Kobanê düşmezse Türk devletinin Kürt politikası sarsılacaktır. Hatta Kürt politikasında değişiklik yapmak zorunda kalacaktır. Kobanê direnişinin kırılması ya da başarısı Türkiye siyaseti için köklü değişimler yapmasını bile beraberinde getirebilir. Bu açıdan Kobanê Direnişi aynı zamanda Kuzey Kürdistan’da Kürt sorununu çözme mücadelesidir. Türk devleti çözüm düşmanı, Kürt düşmanı olduğu için bu düzeyde Kobanê düşmanlığı yapmakta, bunun için IŞİD’le kol kola yürümektedir.
Kobanê direnişi IŞİD için başlangıcın sonu
Rojava Devrimi ve Kobanê direnişi Kürt karşıtlığı nedeniyle Türk devletinin Suriye politikalarını tek yönlü ve katı bir hale getirmiştir. Türk devleti bu politika nedeniyle ABD ve koalisyon güçleriyle karşı karşıya gelmiştir. Kürt karşıtlığı bir daha Türk devletini politik çıkmazlarla karşı karşıya bırakmıştır. Öyle ki Rojava Devrimi’yle koalisyon güçleri fiili bir ittifak gücü haline gelmiştir. Türkiye’nin uluslararası ortaklarıyla karşı karşıya gelmesi Kürt karşıtı katı politikası sonucudur. Rojava Devrimi ve Kobanê direnişinin böyle hayırlı bir sonucu olmuştur. Kürtleri hep dış güçlerin desteğiyle ezme politikası izleyen Türkiye, elindeki bu aracı kaybetmiştir. AKP yetkililerinin son zamanlardaki öfkeleri ve panik durumları bununla ilgilidir.
Kobanê beklenmedik düzeyde direnmiştir. Bu direnişten başta koalisyon güçleri olmak üzere birçok devlet ve güç yararlanmıştır. Çünkü hiçbir gücün başaramadığını Kobanê direnişçileri başarmış, IŞİD’i durdurmuşlardır. IŞİD Kobanê duvarlarına çarparak erimektedir. Hiçbir güç tarafından durdurulamayan IŞİD, Kobanê’de duvara çarparak inişe geçmiştir. Şu anda IŞİD’e karşı herkesin diklenmeye başlaması Kobanê direnişinin sonucudur. Türk devleti IŞİD’i öyle bir batağın içine sokmuştur ki, ne ilerleyebiliyor, ne geri çekilebiliyor. İleride bir IŞİD tarihi yazılırsa Kobanê direnişinin IŞİD için sonun başlangıcı olduğu vurgulanacaktır. Tarihin en büyük askeri ve siyasi hatalarından biri olarak tarihe geçecektir.
Türk devletinin bağnaz Kürt düşmanlığı sadece kendisini değil, ortaklarını da batağa sürüklemiştir. Her kim ki Türk devletiyle ilişki ve ittifak içine girerse sonu benzer olacaktır. Çünkü Türk devletinin Kürt düşmanlığı dışında gözü başka bir şey görmemektedir. Bu politika da her bakımdan kökten yanlış olduğu için, bu yanlış üzerine kurulan her şey de yanlış olmaktadır.
Türkiye’nin bu yanlış politikası sadece bölge değil, dünya barışı için de tehlikelidir. Kürt düşmanlığı üzerinden Kürtlere yönelik politika sadece Kürtler için değil tüm insanlık için tehlikelidir. Çünkü bu politika şovenisttir, her türlü farklı kimlik için düşmanlıktır. Kürt karşıtlığı üzerinden şekillenen politikanın karakteri budur. Türkiye devleti de Türkiye toplumu da Kürt sorunu çözülmediği müddetçe böyle bir zihniyetle şekillenecek, başta bölge halkları olmak üzere tüm insanlık için tehlikeli olacaktır.
Bu açıdan bakıldığında sadece Kobanê için değil, tüm Rojava Devrimi için tehlike devam etmektedir. Sadece Rojava Devrimi için de değil, başta Kuzey Kürdistan olmak üzere tüm Kürtler için tehlike devam etmektedir. Türk devletinin Kobanê’de somutlaşan Kürt düşmanlığı ve gerici politikalarını kırmak, Kürtler ve tüm bölge halkları için olmazsa olmaz kabilindedir. Bu açıdan Kobanê direnişine sahiplenilmeli, 6-9 Ekim’de tüm Kürdistan’daki Kobanê direnişine destek eylemleri ve 1 Kasım tüm dünyadaki eylemler gibi desteklenmelidir.
MUSTAFA KARASU
No comments