Mürşitpınar saldırısı hangi uyuyan hücrelerin işi?
Kobanê’de bulunduğumuz süre içerisinde Türkiye’nin DAİŞ’e verdiği saldırılar defalarca ispatlanmasına rağmen en somut destek, son Mürşitpınar saldırısında ortaya çıktı. İşte olay yerindeki bazı deliller ve düşündürdükleri:
* Patlamanın gerçekleştirildiği araç zırhlı bir araç ve oraya ulaşması kapı dışında başka hiçbir yerden mümkün değil. Sınırın doğu tarafından aracın gelmesi mümkün değil; çünkü YPG’nin burada mevzileri var ve derin hendekler kazılmış. Batı tarafından ise binalar var ve yol yok.
* Öte taraftan asıl saldırı gerçekleştirilmeden önce Tarım Mahsülleri Ofisi’nin (TMO) silolarının yanında bulunan bölgede küçük bir araçla başka bir saldırı daha gerçekleştirildi ve bu saldırı ile kapıdakilerin dikkati o tarafa çekilmek istendi.
*Araç, paletli bir askeri araç ve palatların izleri patlama yerinden başlayarak sınır kapısına doğru gidiyor ve kapıların eşiklerini geçerken palatların metali, demir eşiklerini ezerek geçmiş ve iki metalin sürtüşmesinin izleri bariz olarak görülüyor. Asfalt yolda da palatların izi yol boyunca Türkiye tarafına doğru uzanıyor.
*Görgü tanıkları, aracın geçtiği sırada Türkiye’nin üç zırhlı aracının sınırın yaklaşık 100 metre ilerisinde beklediğini belirtiyor. Tanıklar, saldırıdan sonra yaralanan çetecilerin Türkiye’nin zırhlı araçları tarafından taşındığını dile getiriyor.
*TMO tarafından ateş eden çeteler ise, zaten kamera kayıtlarında mevcut. Üstelik TMO’ya konuşlanan çetelerin bir bölümü gece saatlerine kadar orada kaldı.
*Patlama sonrası Türkiye’nin sınır kapısındaki gümrük binasının içinde canlı bomba saldırısını gerçekleştiren iki çeteci de buğday silosundan geliyor ve patlamadan sonra elleri ve ayakları hala binanın içerisinde.
Eğer saldırı amacına ulaşmış ve sınır kapısı DAİŞ’in eline geçmiş olsaydı zaten bu delillerin hiçbiri ve görgü tanıklarından kimse olmayacaktı. O zaman aracın Türkiye’den geldiği “iddia” olarak ortada görülecekti. Ama saldırı amacına ulaşmadı, fakat Türkiye şimdi “ne idügüdü belirsiz” bir enformasyon merkezinin Urfa Valisi’nin itirafını yalanlama yalanıyla yetiniyor. PYD Eşbaşkanı Asya Ebdullah ve Kobanê Kantonu Başbakan Yardımcısı Xalid Berkel de dün patlama yerinde yaptıkları açıklama ile Türkiye’nin bu saldırıyı aydınlatmasını isteyerek, uluslararası kamuoyuna da olayın yerinde incelenmesi çağrısında bulundu.
Şimdi bu saldırının ardından ortada iki durum var. Birincisi; eğer bu saldırı, Türk hükümetinin Suriye ve Rojava politikalarının gereği yapılmış bir saldırı ise;
1-Türkiye bu haliyle Kobanê’nin içine sokmaya çalıştığı bu “Truva atı” ile kendisinin üyesi olduğu koalisyonun içindeki “Truva atı” oluyor.
2-Türkiye’nin, insanlığa savaş açmış ve insanların kafasını kesen bu çete örgüte verdiği destekle Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde (UCM) yargılanması gerekiyor. Zira sivillerin de yaşamını yitirdiğini belirtelim.
İkinci durumda ise, bu saldırı Türkiye içerisindeki bazı özel savaş kliklerinin “uyuyan hücrelerinin” uyandığını gösteriyor. Bu durumda ise;
1-Türkiye’nin hemen etkili bir soruşturma başlatması, ihmali/kastı olan görevlileri yargılaması ve saldırıyı kınaması gerekir.
2-Bu “uyuyan hücreler” Türkiye’deki çözüm sürecini de zehirler ki; bu durum 6-8 Ekim serhildanının haklılığını ortaya koyarken, Türkiye tarafından bu politika sürdürüldüğü taktirde 6-8 Ekim serhildanın “devede kulak” kalabileceği yeni gelişmelerin önü açılmış olacak.
Son söz olarak; eğer bu “uyuyan hücreler” AKP’nin “neo-Osmanlıcılık” ve “anti-Kürt” kromozomları değilse hemen açığa çıkarılması gerekir. Eğer bu “uyuyan hücreler” AKP’nin DNA’ları ise, zaten ortadaki suskunluk ve çamura yatma tavrına göre, Kürtler ve Türkiye’deki demokrasi güçlerinin daha hassas olması ve tepkisini ortaya koyması gerekir. Çünkü, Türkiye ya da AKP hükümeti bu politikayı resmi olarak yürütüyorsa, Kobanê yaşanan direniş ateşini kendi topraklarına da taşıyacak bir politika izliyor demektir. Yine DAİŞ’e devlet olarak destek veriyorsa bu vahşi terörist yapılanmayı kendi toprakları davet ediyordur.
ERSİN ÇAKSU-ÖZGÜR GÜNDEM
No comments