Türkiye'nin DAİŞ politikası barış sürecine umudu zayıflattı
Dr. Seda Altuğ ile Kobanê'ye dönük saldırı planının Türk devleti ve DAİŞ arasındaki müzakerenin bir maddesi olabileceğine dikkat çekerek, Türkiye'nin Kasım 2012’den beri Rojava'ya saldıran gruplara lojistik ve maddi destek sunduğunu da ifade etti. "Bundan sonra DAİŞ’in yaptığı daha fazla intihar saldırısı eylemi duyacağız, ama DAİŞ’in ağır tank ve silahlarla saldırı dönemi muhtemelen sonuna geldi" öngörüsünde bulunan Dr. Altuğ, çözüm sürecinin de bu gelişmelerden etkileneceğini, "Halihazırda silah bırakma ve geri çekilme konularında halk ve örgüt istekli davranmayacaktır" sözleriyle belirtti.
ANF'ye konuşan Suriye uzmanı Dr. Seda Altuğ, Türkiye'nin 2012 yılından beri Suriye'deki radikal İslamcı ve selefi gruplara maddi, lojistik, asistanlık desteği verdiğini, yine sınırlardan geçişte bu çevrelere kolaylık sağladığını belirtti.
"Türkiye Suriye’deki en güçlü 5 büyük selefi grupla askeri, maddi ve lojistik ilişki içinde. Bu grupların Türkiye-Katar ekseninde hareket ettiklerini bu grupların kendilerinin yaptıkları açıklamalarda görüyoruz. Kısacası, Türkiye bu gruplar üzerinden ve bu grupları güçlendirerek Suriye askeri sahasındaki hakim pozisyonunu sürdürmeye çalışıyor" diyen Dr. Altuğ, şöyle devam etti: "Siyasi olarak ise Arap milliyetçisi ve İslamcı Suriye Ulusal Koalisyonu (SUK) üzerinden Suriye meselesine müdahil oluyor. Türkiye’nin brlikte hareket ettiği Katar, Kuveyt ve Suudi Arabistan gibi ülkelerden farklı bir gündemi ise Kürt meselesi. Rojava projesini zayıflatmak ve Kürtleri ve taleplerini kendisinin dümeninde bulunduğu SUK’a dahil ederek kontrol altında tutmak Türkiye’nin önemli hedeflerinden birisi. Bunu farklı yollardan gerçekleştirmeye çalışıyor. Kasım 2012’den beri Rojava'ya saldıran gruplara lojistik ve maddi destek sunmak bu yollardan birisi."
'KOBANE SALDIRISI TÜRKİYE-DAİŞ MÜZAKERESİNİN BİR AYAĞI'
Dr. Altuğ, Kobanê'ye dönük saldırıların DAİŞ'in rehineleri serbest bırakması ile aynı döneme denk geldiğine değindi: "Kobanê saldırısıyla rehinelerin serbest bırakılması arasında zamansal bir denklik var. Ama bu demek değildir ki, Kobanê saldırısı ve rehinelerin serbest bırakılması Türk devletiyle DAİŞ arasında yapılan müzakerenin tek maddesidir. Detaylar kamuoyuyla paylaşılmadığı için kesin bir bilgi yok elimizde ama, bu müzakerenin Kürtleri ilgilendiren en önemli maddesi Kobanê saldırıları olabilir. Rehineler tabii ki İŞİD ve TC arasındaki müzakere sonucu serbest kalmıştır. İŞİD ve Türkiye arasında farklı düzeyde ilişkiler olduğuna dair bilgiler var elimizde. DAİŞ’in Türkiye’nin Musul Konsolosluğunu karargah olarak kullanması aksi takdirde mümkün olur muydu? Fakat, müzakerenin tek şarta –yani Kobanê'ye- bağlanarak yürütülmüş olduğunu iddia etmek bu çok katmanlı savaşı tek bir unsura indirgemek olur, fakat yine de bana kalırsa Kobanê saldırısının bu müzakerenin bir ayağı olduğunu söyleyebiliriz."
Türkiye'nin DAİŞ'le ilişkilerini devam ettireceğini düşünen Dr. Altuğ, DAİŞ karşıtı koalisyona da katılmayan Türkiye'nin, DAİŞ'i tam olarak karşısına almak ve böylece Suriye’nin ABD saldırılarından önceki en güçlü askeri yapısı üzerindeki kontrolünü bütünüyle kaybetmek istemediğini ifade etti.
'DAİŞ'İ YÖNLENDİRMEK İSTİYOR'
"Türkiye belli bir düzeyde DAİŞ'in kontrolünün altında kalmasını istiyor. Böylece yönlendirebilmek istiyor, çünkü ne ABD ne diğerleri aslında DAİŞ'in kolay biteceğini de düşünmüyor. Doğrudur, İŞİD askeri olarak zayıflatılabilir ve ABD saldırıları bunu hedefliyor zaten. Fakat bu bombardıman DAİŞ kültürünü maalesef bitiremez. DAİŞ şu haliyle, gerek batılılar gerekse de Suudiler, Ürdün vb. gibi bölge güçleri arasında korku yaratıyor. Böylesi bir yapı ne zaman kontrollerinden çıkarsa ki, çıktı, o noktada müdahale ederler ve ABD bombardımanı bu açıdan değerlendirilebilir."
'İNTİHAR SALDIRILARI DUYACAĞIZ'
Bombardmanın kapsamına ilişkin Fransa ve Türkiye'nin özel kuvvetleriyle kara operasyonu yapacağı yönünde birçok spekülasyonun olduğunu dile getiren Dr. Altuğ, "Şu ana kadar yapılan bombardıman, sadece Rakka ve Deyr el-Zor şehirlerinin etrafındaki DAİŞ karargahlarını hedefledi. Henüz ne Rojava ne de İdlib etrafındaki DAİŞ mevzileri hedeflenmedi. Bu da şu demek oluyor, henüz ne YPG’yi, YPJ'yi ne de ÖSO’yu destekleyecek herhangi bir adım atıldı. Halhazırda yapılan bombalama DAİŞ'e askeri ve mühimmat olarak büyük bir kayıp verdirtti ve Suriye askeri sahasında ciddi anlamda zayıflattı. Fakat bu bombardımanı DAİŞ’in ortadan kaldırılması hedefine giden yolda ancak yardımcı bir faktör olabilir. Yani ne DAİŞ kültürünü gerçek anlamda ortadan kaldırmaya yeter, ne de Suriye meselesini halleder. Bundan sonra çok muhtemelen DAİŞ’in yaptığı daha fazla intihar saldırısı eylemi duyacağız, ama DAİŞ’in ağır tank ve silahlarla saldırı dönemi muhtemelen sonuna geldi" değerlendirmesinde bulundu.
'DEVLET KÜRTLERİN İRADESİNİ REHİN ALMAK İSTİYOR'
"Bundan sonraki dönemde, DAİŞ'in yerine ABD, Türkiye, Suudiler ve Katar Suriye’de kimi askeri güç haline getirecek, yeni bir ÖSO’mu kuracaklar, Esad rejimine karşı nasıl bir tutum alacaklar, ve Esad'ın muhaliflere ve Rojavalı Kürtlere yönelik yeni tavrı ne olacak? Bunlar önümüzdeki haftalarda cevabını göreceğimiz sorular olacak. Barış süreci konusunda ise, Kürt yetkili makamları özellikle Kobanê saldırısıyla birlikte Türkiye’nin Rojava'ya karşı takındığı düşmanca tavrı görerek barış sürecine ilişkin tutumlarını sürecin durma noktasına geldiği şeklinde ifade ettiler. TC açısından ise, tıkanma noktasına gelen çözüm sürecinin seyri de bence tüm bu soru işaretlerinin netleşmesiyle eş zamanlı olarak belirginleşecek. Ama Türkiye’nin Rojava politikasının, gerek PKK, gerekse de Kürt kamuoyu açısından barış sürecine ilişkin umudu büyük ölçüde zayıflattığını iddia edebiliriz."
Türkiye'deki çözüm sürecinde eylül ayı sonu için müzakerelerin işaret edildiğini hatırlatan Dr. Altuğ, "Kürtlerin temel eğitim talepleri bastırılmaya çalışılmakta ve henüz somut bir adım adım atılmadığı gibi tam tersine Rojava'yı zayıflatmaya yönelik politikalar devam etmekte. Devlet için müzakere yürütmek adeta karşı tarafın iradesini rehin almak olarak görülüyor ve Kürtlerin demokratik bir hak talebi müzakereleri bozan bir karşı hamle olarak adlandırılıyor" diye konuştu.
'KAZANIMLAR SALDIRI ALTINDAYKEN GERİLLA SİLAH BIRAKMAZ'
Dr. Seda Altuğ'a göre; Ortadoğu'daki gelişmeler, gerillanın geri çekilmesi ve silah bırakmasını da hem halk hem de örgüt yöneticileri nezdinde zorlaştırdı: "Son iki haftadır tırmanan gerginlik ve Kürtlerin Rojava'daki kazanımları saldırı altındayken, müzakerelerin bir maddesi olduğu söylenen gerillanın geri çekilmesi koşuluna da soru işareti konmuş oldu. Halihazırda silah bırakma ve geri çekilme konularında halk ve örgüt istekli davranmayacaktır, böylesi bir risk almaktan imtina edecektir. Fakat, şunu da ihmal etmemek lazım ki, Türkiye’deki barış sürecinin seyri Amerika saldırısından sonra Suriye’de ne tür siyasi ve askeri adımlar atılacağına bağlı olarak değişebilir."
No comments