Basına ve kamuoyuna
Kürdistan ve Ortadoğu başta olmak üzere dünyanın birçok yeri bu yılki 1 Eylül Dünya Barış Günü’nü çatışma ve savaş ortamında karşılamaktadır. Öyle ki günümüzde Ortadoğu topraklarında, adı konulmamış bir Üçüncü Dünya Savaşı yaşanmaktadır. Bu savaşın yoğunlaştığı yer ise Kürdistan’dır. İslam Devleti çetelerince Güney Kürdistan ve Rojava’da yoğunlaştırılan saldırılar ve bunun sonucu olarak yaşanan ölüm ve göçler 21’inci yüzyılın başındaki bu yeni dünya savaşı kapsamında değerlendirilmeli. İlk kültürlere ve toplumsallıklara beşiklik etmiş Ortadoğu toprakları 200 yılı aşkın bir süreden beri sürekli bir biçimde kapitalist modernitenin kriz ve kaos rejimi altında tutulmaktadır. O nedenle de gerçek barışa en fazla ihtiyacı olan, en fazla hasret kalan coğrafyadır.
Bu gerçek barışın kavgası ise bugün İmralı adasında Önder Apo tarafından verilmektedir. Önder Apo’nun onurlu barış çabalarına karşın Türk ordusunca Kuzey Kürdistan’da askeri operasyonlar yanı sıra güvenlik amaçlı doğa talan ve katliamları geliştirilmektedir. Barış çabalarına savaş hazırlıkları ile cevap verilmektedir.
Önder Apo’nun demokratik çözüm ve onurlu barış için yürüttüğü muazzam mücadeleyi sadece bir çatışmayı sonlandırmak, savaşı sona erdirmek olarak değerlendirmek, çok eksik bir okuma olur. Zira Önder Apo İmralı’daki insanlık dışı ve hukuksuz tecrit koşullar içinde yeni bir barış felsefesi geliştirmiştir. Sadece savaşsızlık durumu olmayan barışı sistem çözümlemeleri içerisinde temel bir yere oturtarak bu kavramın içini felsefi, sosyolojik, siyasal, kültürel, hatta ekonomik açıdan doldurmuştur. Bundan daha değerli bir barış çalışmasının düşünülemeyeceği açıktır. Bu bağlamda Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da barış ile Önder Apo’nun özgürlüğü arasında diyalektik bir bağ vardır. Önder Apo özgürleşmeden barış gerçekleşmeyecektir.
Savaşsızlık halini barış olarak lanse ederken bütün toplumu krizlerle idare etmeyi kendine esas alan kapitalist modernist sistem, en fazla da biz kadınları barıştan mahrum bırakıyor. Dünyanın her yerinde kadına karşı savaş yürütülmektedir. Bu kadın kırımının en inceltilmiş halini Batı toplumlarında, en kaba ve somut halini ise IŞİD’in şahsında görebilmekteyiz. Kadın kırımına dur demek için aktif ve etkili bir barış, dolayısıyla özgürlük mücadelesi yürütülmelidir. Zira kadının özgürlüğü ile gerçek barış, birbirini gerektiren olgulardır. Biri olmadan diğeri mümkün değildir.
O nedenle de Kürt Kadın Özgürlük Hareketi olarak başta Kürt kadınları olmak üzere bütün kadınları onurlu barış için aktif mücadele yürütmeye çağırıyoruz. 3. Dünya Savaşı’nın merkezinin bugün Kürdistan olduğu gerçeği dikkate alındığında, Önder Apo’nun İmralı’daki barış ve çözüm çabalarının bütün bölge açısından ne denli anlam ifade ettiği daha iyi anlaşılacaktır. O yüzden kim ki sömürüye, zulme ve zorbalığa karşı barış, demokrasi, özgürlük, eşitlik ve adaletten yana pozisyon belirliyorsa, bugün Önder Apo’nun barış ve çözüm çizgisini desteklemek durumundadır. Önder Apo’nun soylu direnişi bugün gerçek bir barışın zeminini oluşturmaktadır. O yüzden Kürt kadınları olarak Önderliğimizi özgürleştirme mücadelesini temel mücadele olarak ele alıp, bu direnişimizi sonuç alıncaya kadar hep daha fazla yükselterek yürüteceğimizi belirtiyoruz.
Bizler, başta Kürt kadınları olmak üzere bütün Ortadoğulu ve dünya kadınlarını devam etmekte olan 3. Dünya Savaşı’na karşı barış mücadelesini yükseltmeye çağırıyoruz. Savaşın aynı zamanda kadın kırımı anlamına geldiği gerçeğini son olarak IŞİD’in kadınlara yönelik vahşi uygulamalarında bir kez daha gördük. Esas olan, aktörleri değişen bu zihniyeti durdurmaktır. Bunun için dünya kadınlarını 3. Dünya Savaşı’na, yine günlük yaşamlarımızda bize sürekli savaş halini dayatan kapitalist modernist sisteme karşı irade ve güçlerini birleştirip, gerçek barışı ve onun mimarını sahiplenip etkili mücadele yürütmeye çağırıyoruz.
1 Eylül 2014
Komalên Jinên Kurdistan (KJK) Koordinasyonu
No comments