Salih Müslim’den BM’ye Rojava mektubu
PYD Eşbaşkanı Salih Müslim 1 Eylül Dünya Barış Günü vesilesiyle Uluslararası Kamuoyuna, BM Yetkililerine ve Uluslararası İnsani yardım kuruluşlarına bir mektup gönderdi.
Mektup şöyle:
“Uluslararası Kamuoyuna,
Birleşmiş Milletler yetkilelerine,
Uluslararası İnsani yardım kuruluşlarına,
1 Eylül dünya barış günü vesilesiyle barışı olan umudu güçlendirme adına sizlere yazmak istiyoruz. Bu çağrı ile son üç yıldır Suriye’de yaşanan insanlık trajedisini sizlere anlatmaya çalışmayacağız. Ancak Suriye’de yaşanan insanlık dramına ilişkin adım atmanıza ilişkin sizleri sorumluluğa çağırırken, bizimde üzerimize düşen sorumluluğumuzu yerine getidiğimizi ve getireceğimizi bir kez daha ifade edeceğiz.
Mart 2011’de Suriyelilerin meşru ayaklanmasıyla birlikte meşru taleplerimizi yükselterek, yıllardır baskı ve zulum uygulayan Baas Rejimini bölgemizde çıkardık. Sonra kadınlarımızla, erkeklerimizle ve gençlerimizle özgür geleceğimizi kurma kararı aldık. Gördük ki hem Baas rejimi hem de radikal islamcılar inşa etmekte olduğumuz barışçıl geleceğimize saldırdılar. Biz de buna karşıöz savunma güçlerimizin oluşturma hakkından yararlandık. Saldırıların olduğu her yerde, meşru olan öz savunma hakkımızdan yararlandık. Zaten başka bir seçeneğimzde kalmamıştı.
Bizler Suriye’nin bir parçası olan Rojava bölgesinin Cezire Kantonu yaşayanları olarak son iki yıldır Çeçenistan’dan Mısır’dan, İngiltere’den ve Turkiye’den topraklarımıza gelen veya getirilen organizeli -adları kimi zaman Al-Nusra, kimi zaman DAİŞ vb.- cihadçı saldırganların aralıksız saldırıları ile karşı-karşıyayız. Hatta Yeni Zellanda ve Avusturalya’dan gelenler bile vardı… Bu insanların saldırılarına karşı kendimizi savunma mecburiyetinde kaldık.
Bizler Rojava’da şu tartışmayı hep yürüttük. Hiçbir şey eskisi gibi olamaz ve olmamalıdır. Nasıl olması gerektiğine ilişkin ise çözüm öneri ve projelerimizi geliştirdik. Rojava toplumunun kendi kaderini tayin etme hakkınada sahip olduğu ve bunun demokratik bir hak olduğunu söyledik.
Bir devrim sürecinde olduğumuzu hep söyledik. Devrimimiz parçalayan değil, birleştiren bir düşünceye sahiptir. Bu yüzden Rojavamızda Asuriler, Ermeniler, Araplar, Türkmenler ve Kürtler birleşerek kendi kaderlerini Suriye birliği içerisinde “demokratik özerklik” porjesi ile tayin ettik. Tüm bu gelişmeyi PYD ile yanlış bir biçimde ifade edenler olsa da, 50’den fazla Asuri, Ermeni, Arap, Türkmen ve Kürt partisi, örgütü ve STÖ’sü içinde bizzat yer aldı, alıyor.Bu bileşenler, yürütmük oldukları toplantılar, görüşmeler sonucunda toplumlarında rızasını alarak, Ocak 2014’te Rojava’nın Afrin, Kobani ve Cezire kantonlarındaki yaşıyan tüm toplumların özgürlüğü ve barışçıl birlikteliği esas alan toplumsal sözleşmeyi deklare ettiler. Suriye’nin diğer bölgelerinde yaşanan şiddet sonucu oluşan kaos ile karşılaştırdığımızda bu tabiki özgürlüğe ve barışa dair umut yaratan bir gelişmeydi. Bu bölgelerimizde Suriye’nin diğer şehirlerinden göç eden yüzbinlerce insana barınma koşulları yarattık. Devrimimiz milliyetçiliği değil, halkların barışçıl bir biçimde bir arada yaşamasını esas alan ve bunu toplumsal sözleşmesiyle garantiledi.
Ama hep yalnız kaldık. Uluslararası kurum kuruluşlardan beklediğimiz siyasi ve insaniyardımı yeterince almadık.
Bugünlerde daha da ağır bir göç ile karşı karşıyayız. Bizden olupta, çizilen sınırlardan ötürü komşu statüsünde olan Şengal’li Kürtler, Tal Afar’li Türkmenler, Karakoş’lu Asuriler “Islam devleti” adındaki barbar örgütün saldırılarına muruz kaldılar. Onların öz savunma koşulları olmadığı için, saldırganlara karşı direniş gösterme koşulları yoktu. İki yıldır Rojavamızı koruyan YPG ve YPJ direnişçilerimiz desteğe koşmaları, Şengal’e sığınan binlerce Türkmenin, Asurinin yanısara ikiyüzbin Şengal’li Ezidi Kürt’ü soykırım ve katliamdan,oluşturduğu güvenlik koridorlarında Rojava’ya geçirerek kurtardı. Onlarca şahadete rağmen, YPG’li direnişçilerimiz canlar pahasına verdikleri bu müdahale ve mücadele sonucu Şengal dağlarına sığınan insanlar, yoğun saldırılar altında, onbinlercesi Rojava’ya getirildi. Rojavamız haritalarda görünmüyor olabilir, görüneni ise küçük görülebilinir. Bu çok ta önemli değil bizim için.
Saldırılardan kaçıp, Şengal dağlarına sığınan insanlarımız günlerce mahsur kaldı.Bugün Şengal dağlarından topraklarımıza gelen onbinlerce insanlarımız geride yurtlarını, mallarını ve binlerce kurban bıraktı.
DAİŞ’in barbar ve insanlık dışı saldırıları olmasa, kendi kendimize yetecek ve kimseden yardım talebinde bulunmayacak kadar topraklarımzı verimli kılabileceğiz. Fakat taktir edinizki, bugün karşı karşıya kaldığımız saldılar sonucu savaşta, korkusuz, kayıpsız ve göçsüz gün geçmiyor.
İnsanlık adına bir ölüm kalım mücadelesi içerisindeyiz. Ölürsek hepimiz burada, sizler orada nasıl yaşadığınıza inanacaksınız.
Sizler sustukça, barbarlık bu bölgelerde daha da bir yaygın hale geliyor. Sizler göç eden insanlara ilişkin BM, AB ve diğer uluslararası kurumlarda “yardım edelimmi, etmeyelimmi?” tartışmalarını “demokratik” kararlara dönüştürme gayreti içerisindeyken, burada demokrasinin kafası kesiliyor. Sizler BM toplantılarında insanları tarafında meşruyeti tartışmalı hale gelen Suriye ve Irak’ın sınır bütünlüğünü koruma adı altında çekingen kararlar alırken, söz konusu sınırları aşıp saldıran DAİŞ ile karşı karşıya kalıyor insanlar. Sizler sustukça, insanlık katlediliyor.
New York’ta, Genevre’de, Brüksel’de, Londra’da, Berlin’de, Paris’te, İstanbul’da konuştuklarınızı duymuyoruz. Sahi ne konusuyorsunuz…Uzüldüğünüzü, kaygınlandığınızı, birşeyler yapmaya niyetlendiğinizi duyuyoruz. Ama bu yetmiyor.
Haritalarda adımız, sınırlarla çizilmiş bir ülkemiz olmasa da, artık biz bir realiteyiz. 2014 başlarında bölgemize gelen Alman Parlamenteri Jan van Akan gördüklerinden sonra “Ortadoğu’nun umut ışığı” dediğini duyduk. Ne güzel söylemiş, burada inşa ettiklerimizi… Bugün Rojava gerçek anlamında bir umut ışığıdır.
Eğer umudu korumak ve insanlara yardım etmek istiyorsanız, ki yardım etmek istediğinizi umud ediyorum, korkmadan, bürokrasiye boğmadan, sorumluluk üstlenerek, buyrun birlikte göç eden insanlara yardım edelim.
Etrafımızda örülen sınırlar bizim için fazla anlam ifade etmiyor. Çünkü burada barınabilen insanlara karşı geliştirilen saldırılar insanlık sınırlarını aştı. Bu açıdan sizlerinde bu durumdan vazife çıkarıp, insanlık adına yardımlarınızı ulaştırmanızı bekliyoruz.
Rojava Kantonunda yaşayan halklar adına
PYD Eşbaşkanı Saleh Müslim Muhammed
Qamişlo, 01.09.2014″
No comments