Breaking News

Şengal trajedisinin tanığı Seydo, 3 Ağustos'u anlattı


Kendilerini İslam Devleti (İD) olarak ilan eden IŞİD isimli insanlık dışı örgüt 3 Ağustos günü Şengal'i istila ettiğinde halk savunmasız yakalanmıştı. Vahşi katliamlar işlendi, yüzbinlerce insan evlerini terk etmek zorunda kaldı. Bir çoğu zorlu göç yollarına dayanamadı.
Ezidiler kendilerini savunmasız bırakan bazı askeri güçler,  komşuluk ilişkisi içerisinde olduğu bazı Arap köyleri ve yıllarca sözlerine itimat ettikleri içerideki bazı "büyüklerin" ihanetine uğradıklarını söylüyorlar. Etnik ve dini temizlik olarak tanımlanan, ama aynı zamanda ağır derslerle dolu bu trajedinin sağ kalan tanıklarından Xıdır Bıro Seydo, 3 Ağustos öncesi yaşananları anlattı.
-Katliamdan önce Ezidiler nasıl yaşıyorlardı,  biraz anlatabilir misiniz?
Biz buraların en eski,en kadim halkıyız. Bu topraklar bizim hem kendimizi doyurup beslediğimiz yer hem de inancımız Ezidiliğin kutsallarımızın mekanı. Bu topraklar Şengal dağları bizim hem koruyucumuz hem de devamımızı sağlayan yerlerdir.buralar olmasaydı ne Ezidiler kalırdı ne de Ezidilik. Onun için biz bu dağlarda kalmak için çok direndik çok katliamlara da maruz kaldık. Bize güveneni boşa çıkarmadık ama bizim güvendiklerimiz bizi çok defa boşa çıkarıp bizi yalnız bıraktılar
-Son yıllar da Ezidiler ve Şengal'in durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? KDP’ile ilişkileriniz nasıldı?
Bildiğiz gibi Saddam Hüseyin Kuveyt'e saldırdı. Bu saldırıyla birlikte Ortadoğu ve Kürdistan’da önemli olaylar yaşanmaya başladı ve Körfez savaşı oldu. Bu olayların Kürdistan açısından da önemli kazanımları ortaya çıktı. Bu  durumdan en fazla faydalanan da KDP oldu. KDP bundan sonra buralara daha da hakim oldu. İlk dönemlerde buralar için bazı şeyler yaptı ama bunlar çok küçük şeylerdi. DAİŞ saldırılarına iki gün kala gerçek yüzü ortaya çıktı.
KDP ŞENGAL SORUMLUSU SAVAŞMAYI REDDETTİ
-Bu ne demek biraz açabilir misiniz, katliama nasıl ve ne sebeplerden dolayı maruz kaldınız?
Girazer ve Xirbatekavala taraflarındaki bahçelerimize KDP’nin Şengal sorumlusu geldi. Bizim orada onunla bir tartışmamız oldu. Alanın nasıl savunulması gerektiği üzerine önemli oranda görüş sunduk. O bölge için doçkaya, havana, B7’ye  ve peşmergenin yardımına ihtiyacımız olduğunu belirttik. Bir yer vardı, biraz ovanın içlerine düşüyordu. Adı Kelo’nun Bahçesi. Gırazer mıntıkasının güvenliğinin tutulduğu bir yerdir. DAİŞ oralara yakın gelince yani katliamdan bir iki gün önce bırakıp kaçtılar. Ben bu durumu görünce o sorumluya 'bize silah ve peşmerge yardımı  ve oralarda güvenli bir savunma mevzileri yapın, biz de Ezidiler olarak orayı tutalım ve savunalım' dedik. Bunu yapacağımıza inanıyorduk. Böyle olursa DAİŞ'in, Girbduvan tarafından, yani Arapların aşağı tarafları oluyordu, o taraftan gelemeyeceklerini de tahmin edebiliyorduk. Ebu Xwema baktım, hemen Girzerik’e bir km. uzaklıkta DAİŞ orada.
Dicle’nin batısı, Zummar, bütün Şengal, her yer bu sorumlu kişinin, eli kanlı bu kişinin elindeydi. Ben bütün bu sorumluluklarını hatırlattığımda ve işte böyle bazı yerleri savunalım dediğimde bana verdiği cevap şuydu: “Senin söylediğin yerlere bir peşmergemiz  gidemez." Ben nedenini sorduğuma bana verdiği cevap ibretlikti: “Peşmergemin dizleri titriyor. Onlara bir şey söylesek silahlarını hemen bize doğrultacaklar." Ve o zaman daha henüz DAİŞ vahşeti bu kadar bu bölgeye yaklaşmamıştı. Bizim bir Ezidi temsilcimiz vardı o da ondan korktu çekindi,  ona dedi: "Köy tarafına bir doçka ve BKC koyalım." Savunma tedbirleri sadece bu kadar olsun istiyorlardı. Bunun üzerine ben itiraz ettim. 300 ailemiz var hepsi fakir ve tehdit altında, aramızda bir kilometreden daha az mesafe kalmıştı. O KDP sorumlusu yine bunun üzerine “Biz sizin isteklerinizi yerine getirmeyeceğiz. Bir  peşmergemiz bile buralarda savaşmayacak” dedi. Ben de bunun üzerine “Senin bizim üzerimizdeki himayeni başına çal, doçkanı al başına çal" dedim ve tartışmayı kestim. Onların artık bizi bıraktıklarına kesin kanaat getirdim.
KDP SORUMLUSU KADAR BAZI EZİDİ BÜYÜKLERİ YAŞANANLARDAN SORUMLU
-Bütün bunlar yaşanırken Ezidi büyükleriniz bu yaklaşımları nasıl değerlendiriyor, nasıl yorumluyorlardı?
Ben bunun üzerine bizim Ezidi büyüklerine bu kişiyi şikayet ettim. Bu insanın neler söylediğini aktardım. Onlarda benim bu söylediklerimi dinlemediler dikkate almadılar. Bu olaylar da bölge sorumlusu Şevket, yine bölgesel Kürdistan özel güçler sorumlusu olan kişi kadar bazı Ezidi büyüklerimiz de sorumludur. Onların bu hainliği sonucu biz DAİŞ’e satıldık.
Bu olaylar sonrasında buraya yetişen PKK militanlarına şükranlarımızı sunuyoruz. Tanrı Meleke Tavus onlarla olsun. Onların gözlerini öpüyoruz. Kersê halkıyla katliama uğrayan güney Şengal Ezidilerini birbirlerine kavuşturdu. Başkan Abdullah Öcalan'a ve PKK militanlarına düşmanlık edenlerin hiçbir alemde yeri olmasın. En büyük umudumuz odur ki bu olayların sonucunda bütün Kürdistan’da bir birlik oluşun. İttifak sonucunda bizim gibi azınlık ta kalan dini kesimlerin güvencesi ancak böyle sağlanır. Tanrıdan bunları umut ediyoruz. Biz fakir bir kesimiz ve nüfusumuz da çok az. Etrafımız sarılı durumda. Hepsi bize düşman Araplar tarafından sarılmış durumdayız. YPG batı sınırından gelmeseydi bize yol açmasaydı biz Ezidiler susuzluktan ölecektik. Bütün umut ve hayallerimiz Kerse vadisine gömülecek, vadi baştan başa insan cesetleriyle dolmuş olacaktı. O yüzden başta Başkan Abdullah Öcalan olmak üzere bütün PKK’ye şükranlarımızı sunuyoruz.
BÜYÜK KÜRT İTTİFAKI OLSUN
-Son olarak ne söylemek istersiniz,  bir çağrınız var mı?
 Biz her dört parça Kürdistan'a teşekkürlerimizi sunuyoruz. Rojhılat Kürdistan’ından tutun Bakur, Başur ve Rojava Kürdistan'ı halkımızdan yardımlar geliyor. Ayrıca nerede bir Kürt varsa bizimle birlikteler. Ama en başta hayatımızı kurtaran bize yardım eden YPG'dir. Bizi halkımızı DAİŞ'in elinden kurtardı. Aynı zamanda biz Mesut Barzani’ye de teşekkür ediyoruz,  isteğimiz PKK’yle birlikte bütün vicdan sahipleriyle birlikte bu olaylar üzerinden bir büyük Kürt birliği ittifakı olsun. Ancak böyle düşmanlarımızın elinden kurtulabiliriz. Gönlü ve yüreği bizimle olan ve yananlara çok teşekkürlerimizi sunuyoruz.

No comments