AKP'nin 'güvenli bölgesinde' devlet kurma arayışları! - ÖZEL
YPG'nin Girê Spî'yi (Til Ebyad) özgürleştirmesinden sonra MGK'den geçirdiği karar ile Efrîn-Kobanê arasındaki hattın YPG denetimine geçmemesi için AKP'nin başlattığı "güvenli bölge" arayışları başka bir boyut kazandı. Edinilen bilgilere göre, Ürdün merkezli kurulan ve aralarında İngiliz ve ABD'li kimi "yardım kuruluşlarının" da bulunduğu STK'ler önce AKP'nin "güvenli bölge" politikalarına destek vererek söz konusu "bölgenin" oluşturulması, ardından devletleşmeye varacak yapılanmalara gidilmesi için arayışlara başladı. Kendi aralarında yürüttükleri tartışmalarda da şimdiye kadar savaşın görmezden geldikleri yüzünü göstererek "insani dram" stratejisi izleyecek olan kuruluşlar, ortak karar almalarına rağmen "birbirinden bağımsız" hareket etmeyi kararlaştırdı. Söz konusu kuruluşlardan kimilerinin 2011 yılında bağımsızlığını ilan eden Güney Sudan'da faaliyet yürütmüş olmaları da dikkat çeken bir başka detay.
YPG'nin ilerleyişini durdurmak ve Suriye Baas Rejiminin kurduğu "Arap Kemeri"nin varlığını sürdürmek üzere harekete geçen ve Milli Güvenlik Kurulu'nda (MGK) aldığı karar doğrultusunda "güvenli bölge" oluşturmak isteyen Türkiye'nin politikası devreye giren diğer yapılarla birlikte başka bir boyut kazanmaya başladı. Suriye'deki kriz üzerinden hareket eden ve çoğunlukla Türkiye'de faaliyet yürüten batılı "yardım kuruluşları" mevcut siyasi durum üzerinden başka arayışlara girdi.
'İnsani yardımı' siyasal lobiciliğe dönüştürdüler
Cerablus ve Ezaz'i içerisine alan bölgede devlet kurma projesini gerçekleştirmek için gizli planlarını hayata geçirmeye başlayan kuruluşlar, aralarında yaptıkları gizli görüşmelerde ve yazışmalarda orta vadede Suriye'nin kuzeyinde bir devletin sağladığı temel hizmetleri yerine getirme iddiasıyla uluslararası bir lobi faaliyeti içerisine girme kararı aldı. Planı ortaya atan ve uygulayıcılardan bazılarının 2011 yılında bağımsızlığını kazanan Güney Sudan'da uzun yıllar kalmış olması da devlet kurma noktasında hazırlıklı olduğunu gösteriyor.
'Güvenli bölge' tezi ile birlikte harekete geçtiler
Ürdün'ün başkenti Umman'da kurulan ortak bir form ile iletişim içinde olan ve aralarında ACTED, uluslararası CARE, İngiltere ve ABD merkezli kimi büyük kuruluşların da bulunduğu kuruluşlar kendi aralarında yaptıkları görüşmelerde, Türkiye ve ABD, kamuoylarını ikna etmek için "insani ihtiyaç" propagandası yapmayı ön plana çıkarmayı kararlaştırdı. Özellikle Ağustos başından itibaren yürüttükleri tartışmalarda, "güvenli bölge"nin gerekliliği üzerine odaklanarak, yer yer Türkiye'nin tezlerine destek verilmesi kararlaşmasına gittiler. Ancak 12 Ağustos tarihinde yaptıkları ortak bir yazışmada, "şimdiye kadar gündeme getirmedikleri Baril bombalarının yarattığı yıkımı gündeme" getirmenin zamanının geldiğini belirterek, "Tekrarlanan hava saldırıların sonuçları konusunda farkındalık yaratmak için fırsat olurdu ki şimdiye kadar yapamadık" görüşünü paylaşmaları dikkat çekiyor.
Devletin alt yapısı oluşturulacak...
Ayrıca kendi aralarında yürüttükleri tartışmalarda, Türkiye ile birlikte hareket etme görüntüsü vermelerinin, işlerini daha da kolaylaştıracağını da görüşmelerinde belirten söz konusu STK'ler, öncelikli olarak kurulacak bölgede çatışmalardan yaralananlar için hastaneler açma, sivillerin kalacağı kamplar kurma, kamplara ve bölgeye yerleşeceklere kendi belirleyecekleri bir programda eğitim verecek okullar açma ve eğitim programları oluşturma, bölgenin kalkınma programlarını hayata geçirme, gıda ve gıda dışı gibi tüm faaliyetleri gerçekleştirecek bir çalışma içerisinde girmelerinin zamanı olduğunu dile getiriyorlar. Böylelikle kısa süre içerisinde bölgedeki tüm faaliyetleri ve hareketleri kendi kontrolleri altına alabileceklerini öngören söz konusu kuruluşlar, kurulacak devlet için ekonomik kaynak yaratmak için de mültecilere daha fazla fon bulma propagandasıyla hareket etmeyi planlıyor. Ayrıca söz konusu tartışmalar sonucunda bahsi geçen STK'ler ayrı ayrı lobi faaliyetleri yürütmek için ortak bir mektubun kaleme alınması konusunda da anlaşmış durumdalar.
Yöntem olarak etkili ve hızlı bir şekilde harekete geçmeyi kararlaştıran etkili kişiler ve devletler nezdinde lobi çalışmasının startını veren kuruluşların söz konusu bölge için gösterdikleri "insani duyarlılığı" YPG'nin denetimindeki alanlarda göstermemeleri ise dikkat çekiyor. Bölgedeki ve uluslararası alandaki ağlarını harekete geçiren söz konusu kuruluşlar, kendi aralarında yaptıkları tartışmalarda ne yapmaları gerektiğine yönelik 4 maddelik bir planlamayı da şu şekilde öneriyorlar:
"Sorduğunuz için, savunuculuk (lobilik) önceliklerim bu şekilde olurdu:
1- Misket bombaları (dünün İdlib'ten gelen fotoğrafları gerçekten korkunç).
2- STK'lerin Türkiye düzenlemelerini anlamak ve uymak için destek ve bir ek süre.
3- Kayıtlı STK'lerle ön gösterimli çalışanlar için iyileştirilmiş sınır ulaşımı.
4- Türkiye'de iki milyon Suriyeli mülteci için programlara daha fazla fonlanma temin etmek."
Ayrıca 12 Ağustos tarihinde yapılan bu tartışmalardan sonra, aynı STK'lerin kendi sosyal paylaşım mesajlarında daha çok "olayın insani boyutuna" dikkat çeken paylaşımlarda bulundukları görülüyor.
Faaliyetlerini açıklasınlar çağrısı
Söz konusu paylaşımları dikkate alan yardım kuruluşları, bu faaliyetlerin insani yardım faaliyetlerini aşan bir çeşit yapılmaya gidecek gitme hazırlıkları olduğunu belirterek, "Bu kuruluşlar nasıl bir yapılanma içinde olduklarını ve ne için hareket ettiklerini açıklamamalılar" açıklamasında bulundu. Ayrıca aynı zamanda bu yapılanmalarla ilişki içinde olan ve ismini açıklamak istemeyen bir başka kaynak da, "Bu yapılanmaların bütün gizli planları elimizdedir, bunların bir an önce çıkıp insani yardım adı altında neyin peşinde olduklarını açıklamaları gerekir" çağrısında bulundu.
Güney Sudan pratiğini yansıtıyorlar
CARE International, Relief International (IR), Danish Refugee Council (DRC), International Rescue Committee (IRC), Save the Children gibi kuruluşların daha önce Güney Sudan'da faaliyet yürüttükleri ve oradaki "devletleşme" aşamasında da rol oynadıkları biliniyor. Kaynaklar, bu kuruluşların Kuzey'de gidecekleri bir "Suni devlet yapılanması" ile yeniden bölgeyi dizayn etme peşinde olduklarının altını çiziyor. Aynı kaynak, Ürdün merkezli yürütülen faaliyetlerin sonuca ulaşması halinde bu yapıların Türkiye ile de ilişkilerini keseceğini iddia etti.
YPG'nin ilerleyişini durdurmak ve Suriye Baas Rejiminin kurduğu "Arap Kemeri"nin varlığını sürdürmek üzere harekete geçen ve Milli Güvenlik Kurulu'nda (MGK) aldığı karar doğrultusunda "güvenli bölge" oluşturmak isteyen Türkiye'nin politikası devreye giren diğer yapılarla birlikte başka bir boyut kazanmaya başladı. Suriye'deki kriz üzerinden hareket eden ve çoğunlukla Türkiye'de faaliyet yürüten batılı "yardım kuruluşları" mevcut siyasi durum üzerinden başka arayışlara girdi.
'İnsani yardımı' siyasal lobiciliğe dönüştürdüler
Cerablus ve Ezaz'i içerisine alan bölgede devlet kurma projesini gerçekleştirmek için gizli planlarını hayata geçirmeye başlayan kuruluşlar, aralarında yaptıkları gizli görüşmelerde ve yazışmalarda orta vadede Suriye'nin kuzeyinde bir devletin sağladığı temel hizmetleri yerine getirme iddiasıyla uluslararası bir lobi faaliyeti içerisine girme kararı aldı. Planı ortaya atan ve uygulayıcılardan bazılarının 2011 yılında bağımsızlığını kazanan Güney Sudan'da uzun yıllar kalmış olması da devlet kurma noktasında hazırlıklı olduğunu gösteriyor.
'Güvenli bölge' tezi ile birlikte harekete geçtiler
Ürdün'ün başkenti Umman'da kurulan ortak bir form ile iletişim içinde olan ve aralarında ACTED, uluslararası CARE, İngiltere ve ABD merkezli kimi büyük kuruluşların da bulunduğu kuruluşlar kendi aralarında yaptıkları görüşmelerde, Türkiye ve ABD, kamuoylarını ikna etmek için "insani ihtiyaç" propagandası yapmayı ön plana çıkarmayı kararlaştırdı. Özellikle Ağustos başından itibaren yürüttükleri tartışmalarda, "güvenli bölge"nin gerekliliği üzerine odaklanarak, yer yer Türkiye'nin tezlerine destek verilmesi kararlaşmasına gittiler. Ancak 12 Ağustos tarihinde yaptıkları ortak bir yazışmada, "şimdiye kadar gündeme getirmedikleri Baril bombalarının yarattığı yıkımı gündeme" getirmenin zamanının geldiğini belirterek, "Tekrarlanan hava saldırıların sonuçları konusunda farkındalık yaratmak için fırsat olurdu ki şimdiye kadar yapamadık" görüşünü paylaşmaları dikkat çekiyor.
Devletin alt yapısı oluşturulacak...
Ayrıca kendi aralarında yürüttükleri tartışmalarda, Türkiye ile birlikte hareket etme görüntüsü vermelerinin, işlerini daha da kolaylaştıracağını da görüşmelerinde belirten söz konusu STK'ler, öncelikli olarak kurulacak bölgede çatışmalardan yaralananlar için hastaneler açma, sivillerin kalacağı kamplar kurma, kamplara ve bölgeye yerleşeceklere kendi belirleyecekleri bir programda eğitim verecek okullar açma ve eğitim programları oluşturma, bölgenin kalkınma programlarını hayata geçirme, gıda ve gıda dışı gibi tüm faaliyetleri gerçekleştirecek bir çalışma içerisinde girmelerinin zamanı olduğunu dile getiriyorlar. Böylelikle kısa süre içerisinde bölgedeki tüm faaliyetleri ve hareketleri kendi kontrolleri altına alabileceklerini öngören söz konusu kuruluşlar, kurulacak devlet için ekonomik kaynak yaratmak için de mültecilere daha fazla fon bulma propagandasıyla hareket etmeyi planlıyor. Ayrıca söz konusu tartışmalar sonucunda bahsi geçen STK'ler ayrı ayrı lobi faaliyetleri yürütmek için ortak bir mektubun kaleme alınması konusunda da anlaşmış durumdalar.
Yöntem olarak etkili ve hızlı bir şekilde harekete geçmeyi kararlaştıran etkili kişiler ve devletler nezdinde lobi çalışmasının startını veren kuruluşların söz konusu bölge için gösterdikleri "insani duyarlılığı" YPG'nin denetimindeki alanlarda göstermemeleri ise dikkat çekiyor. Bölgedeki ve uluslararası alandaki ağlarını harekete geçiren söz konusu kuruluşlar, kendi aralarında yaptıkları tartışmalarda ne yapmaları gerektiğine yönelik 4 maddelik bir planlamayı da şu şekilde öneriyorlar:
"Sorduğunuz için, savunuculuk (lobilik) önceliklerim bu şekilde olurdu:
1- Misket bombaları (dünün İdlib'ten gelen fotoğrafları gerçekten korkunç).
2- STK'lerin Türkiye düzenlemelerini anlamak ve uymak için destek ve bir ek süre.
3- Kayıtlı STK'lerle ön gösterimli çalışanlar için iyileştirilmiş sınır ulaşımı.
4- Türkiye'de iki milyon Suriyeli mülteci için programlara daha fazla fonlanma temin etmek."
Ayrıca 12 Ağustos tarihinde yapılan bu tartışmalardan sonra, aynı STK'lerin kendi sosyal paylaşım mesajlarında daha çok "olayın insani boyutuna" dikkat çeken paylaşımlarda bulundukları görülüyor.
Faaliyetlerini açıklasınlar çağrısı
Söz konusu paylaşımları dikkate alan yardım kuruluşları, bu faaliyetlerin insani yardım faaliyetlerini aşan bir çeşit yapılmaya gidecek gitme hazırlıkları olduğunu belirterek, "Bu kuruluşlar nasıl bir yapılanma içinde olduklarını ve ne için hareket ettiklerini açıklamamalılar" açıklamasında bulundu. Ayrıca aynı zamanda bu yapılanmalarla ilişki içinde olan ve ismini açıklamak istemeyen bir başka kaynak da, "Bu yapılanmaların bütün gizli planları elimizdedir, bunların bir an önce çıkıp insani yardım adı altında neyin peşinde olduklarını açıklamaları gerekir" çağrısında bulundu.
Güney Sudan pratiğini yansıtıyorlar
CARE International, Relief International (IR), Danish Refugee Council (DRC), International Rescue Committee (IRC), Save the Children gibi kuruluşların daha önce Güney Sudan'da faaliyet yürüttükleri ve oradaki "devletleşme" aşamasında da rol oynadıkları biliniyor. Kaynaklar, bu kuruluşların Kuzey'de gidecekleri bir "Suni devlet yapılanması" ile yeniden bölgeyi dizayn etme peşinde olduklarının altını çiziyor. Aynı kaynak, Ürdün merkezli yürütülen faaliyetlerin sonuca ulaşması halinde bu yapıların Türkiye ile de ilişkilerini keseceğini iddia etti.
No comments