KAPİTALİST MODERNİTENİN “MÜCAHİT”LERİ
Tüm dünya DAIŞ’i konuşuyor ve neredeyse tek gündem bu çete oluşumudur. İdeolojik yakıtını gerici faşist Sünni İslamcı zeminden edinen bu çete, şehir mafyası gibi birçok uluslararası ve bölgesel güçler tarafından direk ya da dolaylı kullanıldı, kullanılıyor.
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.lekolin.org - www.navendalekolin.com - www.lekolin.net – www.lekolin.info
Tüm dünya DAIŞ’i konuşuyor ve neredeyse tek gündem bu çete oluşumudur. İdeolojik yakıtını gerici faşist Sünni İslamcı zeminden edinen bu çete, şehir mafyası gibi birçok uluslararası ve bölgesel güçler tarafından direk ya da dolaylı kullanıldı, kullanılıyor. Kendisine silah, para, lojistik ve her türlü imkan sağlanan bu oluşumun tarihi Afganistan’daki Sovyet karşıtı “mücahit” yapılanmasına kadar gitmektedir. Uzak tarihi ise İngilizlerin icadı olan Vahabilik’e dayanmaktadır. Dolayısıyla fikir babası İngiltere ve ABD’dir. Yani bunlar bir nevi, Kapitalist Modernitenin “Mücahit”leridir. Günümüzde ise ana coğrafyası Vahabiliğin ve Selefiliğin çıkış yeri olan Suudi Arabistan’dır. Finansman babası Katar’dır. Geçiş ve lojistik hattı Türkiye’dir. Proje ve planlama-güncelleme merkezi Ürdün’dür. DAIŞ; dinci fanatizm, Arap şovenizmi ve Mezopotamya’daki tarihi iktidar olgusunun sentezidir. Yanı sıra önemli bir çete kitlesi, petrol alanları, maddi birikim ve geniş bir coğrafya elde etti. Dini taassuba dayalı saldırganlığı karşısında Kürt Özgürlük Hareketi dışında da başarı kazanan yok. Dolayısıyla zayıflatılması zaman alabilir.
Bu biçimde siyasi amaçlar uğruna büyütülen bu frankeştayn artık bizzat söz konusu imalat babalarını tehdit eder hale geldi. Birbirlerine karşı kullandıkları bu çete yapılanması şimdi herkesin korkup çekindiği vahşi bir oluşuma dönüştü.
IŞİD teröründen ABD ve Avrupa faydalanıyor
Ama bir gerçek var ki ABD ve Avrupa, DAİŞ’in sürdürdüğü terör eylemlerinden olabildiğince faydalanıyor. Bu yüzden Irak ve Güney Kürdistan’da çok sınırlı bazı bombalamalar dışında bu oluşuma karşı herhangi ciddi bir yönelimi yok. Sadece basın üzerinden “sanal bir operasyon” abartılı bir tarzla veriliyor. Öte yandan DAIŞ son yönelimleriyle neredeyse İran sınırına dayandı. Maliki gibi artık ABD için sorun olan biri devre dışı bırakıldı. Bağdat merkezi hükümeti ekseninden iyice TC eksenine kayan Barzani, DAIŞ saldırılarıyla soğuk terler dökerek tekrardan Bağdat’la ilişkilenmek zorunda kaldı. DAIŞ’in elindeki rehineleri nedeniyle zor süreçler yaşayan Türk devletine bir de DAIŞ ile ilişkileri nedeniyle yoğun bir baskı oluşturuldu. Yanı sıra yeni silah pazarları açıldı. Tüm bunlar ABD’nin yararlandığı durumlar olmaktadır. Dolayısıyla ABD’nin bu durumda DAIŞ’e gerçek anlamda yönelmesi söz konusu olamaz. Aksine böylesi bir yönelimde ve DAIŞ’ın zayıflaması durumunda İran, Suriye ve PKK’nin yarar sağlayacağını öngören ABD böyle bir şeye girişmeyecektir. Bu yüzden olası senaryolarını Barzani üzerinden geliştirmektedir. Yoğun bir propaganda eşliğinde Güney Kürdistan’ın korunacağı ve Peşmergeye silah aktarılacağı ileri sürülmektedir. Gerçekte ise bazı sınırlı tekniki malzeme ve orta ölçekli silahlar dışında ciddi bir aktarım söz konusu değildir. Diğer bir gerçek ise DAIŞ Hewlêr kapılarına dayanmayıncaya kadar ABD sadece izlemekle yetindi. Üstüne üstlük ABD son sınırlı yönelimleriyle Barzanileri ve Güney’i daha fazla DAIŞ’in hedefi haline getirdi. DAIŞ’in bir peşmergeyi katletmesi ve esir peşmergeleri de öldüreceği tehdidinde bulunması bunun yansımalarıdır.
Öte yandan birçok Avrupa ülkesi DAIŞ’i terör örgütü olarak ilan etmediği gibi bu oluşuma kendi topraklarından çete akışını da sadece izlemekte ve göz yummaktadır. Hatta Suriye’den dönen çetelere de fazla dokunmamaktadır. Ama gerek ABD gerekse de Avrupa, başta Şengal olmak üzere DAIŞ’in gerçekleştirdiği vahşeti görmezden gelmekte ve es geçmektedir. Özcesi tümüyle kendi derin planlamaları neticesinde Mezopotamya coğrafyasına bir kaos ve katliam dayatılmakta, bu savaş bir silah ticareti fırsatı olarak kullanılmakta, bunu örtbas etmek için de yaşanan trajedi karşısında timsah gözyaşları dökülmektedir.
ABD-Avrupa, Özgürlük Hareketi’nin Kazanımlarını Manipüle Amacındadır
ABD ve Avrupa ülkeleri, Kürt Özgürlük Hareketinin DAIŞ karşısındaki tarihi başarılarından da faydalanmak istemektedir. Bir yandan kendi basını üzerinden övgüler geliştirirken diğer taraftan da direk ya da dolaylı olarak, “eğer PKK şunu şunu yaparsa, terör listesinden çıkarır ve ilişkileniriz” demektedirler. Yapılmasını istedikleri de esasında kendi emperyal eksenleri içerisine çekmek amaçlıdır. Ama Özgürlük Hareketi 30-40 yıldır, Kapitalist Modernite güçlerine dayanmadan ve onların her türlü yönelimlerine rağmen özgür ve bağımsız kalınabileceğini, Mezopotamya halklarına özgürlük seçeneği sunabileceğini ve onların yegane savunma gücü olduğunu bir kez daha gösterdi. Asuri, Süryani, Türkmen, Arap ve diğer tüm halklar buna şahitlik ettiler. Yine koşullar ne olursa olsun başta Şengal olmak üzere Kerkük, Hewlêr ve Duhok’ta dahi Kürt halkını koruyabileceğini gösterdi. Üstelik muazzam maddi olanaklarına rağmen Peşmergenin yapamadığını çok sınırlı imkanlarıyla gerillanın yapabileceğini gösterdi. Şimdi başta ABD ve Avrupa olmak üzere yerel ve uluslararası güçler PKK’nin bunu nasıl başarabildiğini tahlil etmekle meşguldür.
KDP; Şaşkın, Çaresiz Ama Sinsi…
Musul’un düşüşüyle birlikte yoğun bir kırılma ve dökülme sürecine giren KDP hala bunun şokunu yaşıyor. Dayandığı sistem ve oluşturduğu yapılanma zaten başka bir sonuç da getiremezdi. Günden güne düşünsellik ve toplumsallığı uyuşturup sonuna kadar maddiyata batan bir oluşumun gelip dayanacağı nokta budur. İşin ilginç tarafı bu hazin gelişmelerin hemen arifesinde KDP, “bağımsız Kürdistan” söylemini dillendiriyordu.
Son gelişmeler KDP’yi daha fazla ABD, AB ve İsrail’in kuklası haline getirecektir. Yani tarihsel kaderi daha da derinleşecektir. Yine Kürt ulusal birlikteliği ve bunun somut ifadesi olan Ulusal Kongre için koşullar hiç bu kadar olgunlaşmamışken KDP’nin hala bundan kaçınması da karakteri gereğidir. Birincisi KDP ulusal bir yapılanma değildir. İkincisi öyle olduğu varsayılsa bile böylesi zayıf bir konumdayken KDP’nin Ulusal Kongreye yanaşmayacağı belirtilebilir. Çünkü bu koşullarda gelişecek bir kongrenin Özgürlük Hareketinin lehine olacağının farkındadır.
Bir diğer önemli nokta da KDP’nin tehlikenin eşiğinde dahi Özgürlük Hareketine ihanetten bir adım dahi geri atmadığı görüldü. Şengal’deki tarihi ihaneti ve yaşanan tüm trajediye rağmen komplolar peşindedir. Yine Şengal’de DAIŞ ile yaşanan savaşta, tıpkı Rojava’da amaçladığı gibi Özgürlük Hareketinin kırılmasını istemekte ve bunun için alttan alta çalışmaktadır.
Sonuç olarak, Mevcut tüm belirtiler DAIŞ’in Irak’ta sınırlandırılacağını gösteriyor. Dolayısıyla bu çete oluşumunun ağırlığını Suriye ve Batı Kürdistan’a kaydırdığı görülmektedir. Irak’ta daha çok noktasal saldırı ve intihar eylemleriyle varlığını sürdürmeye çalışacak. Ama Suriye’de “Hilafet” adını verdiği coğrafyayı, cephe savaşıyla genişletmeyi amaçlayacaktır. Rojava’ya dönük Rebia, Cezaa, Kobanê ve diğer saldırılar ile Suriye rejimine dönük Raqqa, Halep ve Deyre Zor saldırıları bunun sonuçlarıdır. DAIŞ önümüzdeki süreçte Hesekê, Tirbespiyê ve Kobanê’de saldırılarını daha yoğunluklu sürdürebilir. Yanı sıra Efrin’de de yeni cepheler açabilir.Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.lekolin.org - www.navendalekolin.com - www.lekolin.net – www.lekolin.info
No comments