Selahattin Erdem KDP JİTEM’ini, IŞİD ve AKP’yi yazdı
IŞİD çetelerinin vahşeti dünya gündeminde. IŞİD çetelerinin arkasındaki güçlerin kimler olduğu ise çok yönlü tartışılıyor. Bölgesel güçlerden destek alan IŞİD çetelerinin Türkiye, Katar ve Suudi Arabistan’la ilişkilire ise oldukça samimi. Çetelere karşı Kürtlerin direnişi ise ise dikkat çekici bir şekilde gelişiyor. Geçtiğimiz günlerde STERK TV’de yayınlanan bir belgeselde IŞİD çetelerinin itirafları yayınlandı. İtiraflarda önemli bilgiler var. Y. Özgür Politika gazetesinin yazarı Selahattin Erdem, bu haftaki yazısında çetelerin itiraflarını ele almış. Önemli tespitler yapan Selahattin Erdem’in yazısının tamamı şöyle:
“Yekiniyên Parastına Gel-YPG’nin Irak Şam İslam Devleti-IŞİD adlı örgütten esir aldığı kişilerin basında yayınlanan itirafları inkar edilen birçok gerçeği net bir biçimde ortaya koymuş bulunuyor. Bir yandan AKP’nin IŞİD’e devam eden desteği netleşirken, diğer yandan da KDP’nin PKK’den kaçan hainlerden JİTEM benzeri bir örgüt oluşturduğu netleşmiş oluyor. Faşist çete örgütü IŞİD’in her türlü kire bulaştırılmış olan mensuplarının yaptığı korkutucu itirafların daha uzun süre tartışılacağı anlaşılıyor.
Hiç kuşku yok ki, söz konusu itirafları TV ekranlarında izleyenlerin hepsi şaşkınlık geçirmiştir. Çünkü söylenenler “Bu kadar mı olur?” dedirtecek türdendir. AKP’nin eski Dışişleri Bakanı ve yeni Başbakanı Ahmet Davutoğlu istediği kadar “Biz IŞİD’e yardım etmiyoruz, ÖSO’ya ediyoruz” desin, YPG’nin esir almış olduğu IŞİD mensuplarının canlı itirafları gerçekleri net bir biçimde ortaya koymaktadır. Hem de hiçbir gerekçeyle farklı gösterilemeyecek bir biçimde.
Denilebilir ki, bu gerçek zaten önceden biliniyordu. Bu konuda değişik basın organlarında sayısız belge yayınlanmıştı. IŞİD’in ele geçirdiği sınır bölgelerinde Türkiye-Suriye sınırı ortadan kalkmış, iki taraflı geçişler çok rahat hale gelmişti. Eğer IŞİD, Rojava Devrimine yönelik bu kadar saldırı yürütebilmiş ve ÖSO’yu bu denli geriletebilmişse, bunların hepsini AKP’nin ve özellikle de MİT’in desteği sayesinde yapmıştı.
Fakat gerçek böyle olmasına rağmen, özellikle son dönemlerde AKP Hükümeti IŞİD’e verdiği bu açık desteği gizlemeye çalışıyordu. IŞİD’in faşist katliamcı yüzü daha çok açığa çıktıkça ve başta ABD olmak üzere Avrupa devletleri tarafından açık destek verilemez hale geldikçe, AKP Hükümeti de IŞİD’e verdiği yoğun desteği gizlemek zorunda kalıyordu. Birçok AKP sözcüsünün bu temelde yapılmış açıklaması vardır. Özellikle çiçeği burnunda başbakan olan Ahmet Davutoğlu bu yönlü sayısız açıklama yapmıştır.
Peki şimdi ne olacak? Daha başbakanlığa adım atmadan yalancılığı açığa çıkıyor. Böyle birinin Türkiye’ye doğru hizmet etmesi mümkün mü? Böyle birinin söz ve icraatlarına inanılabilir mi? 19 Temmuz 2012 Rojava Özgürlük Devrimi birçok gerçeği açığa çıkarmış ve güçlü bir aydınlanma yaratmıştı. Şimdi söz konusu itiraflarla birçok gerçek daha açığa çıkmış oldu. Hem de hiç kimsenin inkar edemeyeceği ve üzerini örtemeyeceği bir biçimde.
Biz, adeta patlarcasına hep bu gerçeğe dikkat çekmeye çalıştık. Sayısız kez AKP Hükümetinin IŞİD’e destek verdiğini yazdık. PKK ve KCK yetkilileri defalarca açıklamalar yaptılar, AKP Hükümetinin IŞİD’e verdiği desteği ortaya koyup bundan vazgeçilmesini istediler. Rojava Kürdistan halkına ve devrimine saldıran IŞİD’e destek vererek Kuzey’de çözüm sürecinin yürütülemeyeceğini ifade ettiler. Fakat tüm bunlara rağmen, AKP hem IŞİD’e destek vermeye ve hem de bu yaptığını gizlemeye çalıştı. Peki şimdi ne oldu? Açık ki takke düştü, kel göründü. Yani AKP’nin yalancı yüzü artık asla gizlenemeyecek bir biçimde açığa çıktı.
Bu vesileyle bir kez daha ifade edelim: Şimdiye kadar IŞİD adlı kara yüzlü örgüte en çok destek veren devletlerden biri Türkiye olmuştur. Diğerleri Suudi ve Katar’dır. ABD ile Avrupa’nın çeşitli devletleri de “ÖSO’ya destek veriyoruz” adı altında aslında IŞİD’i desteklemişlerdir. Dolaylı yoldan, yani savaşmayıp silahlarını IŞİD’e teslim ederek destekleyenler ise Maliki Yönetimi, Esat Yönetimi ve KDP Yönetimidir. İran ile İsrail’i de gizli destekleyenler arasında saymak gerekir. Yoksa IŞİD’in bu kadar güçlenmesi mümkün müydü? Bir günde Musul’dan girip Bağdat’tan çıkabilir miydi?
İtiraflar açıkça gösteriyor ki, mevcut destek durumu aynen devam ediyor. Yeni hükümet kuran AKP, aynı zamanda IŞİD’i desteklemeye de devam ediyor. KDP hala IŞİD ile ciddi bir çatışmaya girmeyerek, el altından IŞİD ile uzlaşma yolları arıyor. ABD’nin durumu da benzerdir. 29 Ağustos günü ABD Başkanı Obama’nın yaptığı şu açıklama ilginçtir: “Biz hala IŞİD ile bir çatışma stratejisi oluşturmadık.” Peki bu ne demektir? Çok açık ki, biz IŞİD ile savaşmıyoruz demektir. Oysa ABD’nin KDP ile birlikte IŞİD’e yönelik yoğun savaş yürüttüğünü belirten birçok TV kanalı var. Belli ki bu kanallar da yalancı ve kraldan daha fazla kralcılık yapıyorlar.
ABD’nin IŞİD’e karşı ciddi tavır almadığı ve yaptığı katliamlara karşı durmadığı çok açık bir gerçek. Eğer ABD karşı çıksa, o zaman IŞİD bu denli vahşi katliam yapabilir mi? Belli ki ABD ve benzeri güçler karşı çıkmadığı için söz konusu katliamları IŞİD yapıyor. ABD yönetiminin Şengal’de yardıma muhtaç kimsenin kalmadığı açıklamasına karşın, IŞİD Şengal’de katliam yapmaya devam ediyor. Peki bu neden böyle oluyor? Belli ki ABD politik olarak IŞİD saldırılarından fayda sağlıyor. ABD bekliyor ki, IŞİD tüm güçlerin burnunu sürtsün ve herkes kendine muhtaç kalsın! Herhalde o zaman Obama Yönetimi IŞİD’e karşı bir mücadele stratejisi oluşturacak!
KDP’ye gelince, açığa çıkıyor ki KDP’nin durumu çok daha vahim. KDP yönetimi IŞİD’e karşı ciddi bir mücadeleye girmediği gibi, Apocu çizgide mücadele eden güçlere karşı JİTEM benzeri örgütlemeler kurmaktan da geri kalmıyor. Geçmişte de PKK’den kaçan hainlerden hep tetikçiler çetesi örgütlenirdi. Bunun ilk örneği, 1981-1982 yılında Diyarbakır Zindanında örgütlenen “Genç Kemalistler” çetesiydi. Ardından 15 Ağustos 1984 gerilla atılımından sonra, gerilladan kaçan hainlerden JİTEM adlı tetikçi güruhu örgütlendi. Şimdi öyle anlaşılıyor ki, KDP de Rojava Devrimine ve Şengal Direnişine karşı benzer bir tetikçi güruhu örgütlemiş bulunuyor.
YPG’nin daha önce tutuklayıp sorguladığı bazı kişiler, KDP’nin bu yönlü örgütlenmelerinin olduğuna dair bilgiler vermişti. Rojava’nın değişik kentlerinde gerçekleştirilen terör olaylarını bunların yaptıklarını ifade etmişti. Fakat buna pek fazla ihtimal verilmemişti. Ancak yeni itiraf yapan kişilerin sözlerinden şimdi çok daha iyi anlaşılıyor ki, bu itiraflar gerçekmiş! Daha önce PKK içinde yer alıp sonradan kaçmış olan Ari ve Aziz Veysi gibi kişileri KDP, Rojava Devrimini ve Şengal Direnişini sabote etmek üzere çete kurup terör eylemleri yapmakla görevlendirmiş!
TC Yönetimi 1987’den itibaren bu tür hainleri “JİTEM” adı altında örgütlemiş ve sivil yurtseverlere yönelik binlerce katliamı bunların eliyle gerçekleştirmişti. Bu katil güruhunu örgütleyenler ise General Veli Küçük ve Binbaşı Cem Ersever gibi TC askerleriydi. Kürdistan’da kontrgerilla eylemlerini büyük ölçüde bu örgüt gerçekleştirdi. Belli ki KDP de TC’den öğrenmeye ve onu tekrarlamaya çalışıyor. Rojava ve Şengal için düzenlenen bu katil sürüsünü de Fazıl Mirani ve Abdulhakim Beşar gibi kişilerin örgütlediği belirtiliyor. Dahası bütün bunların KDP yönetiminin bilgisi ve katkısıyla yapıldığı ifade ediliyor.
Eğer IŞİD itirafçılarının söyledikleri doğruysa, o zaman KDP’nin çok tehlikeli politikalar peşinde olduğu açığa çıkar. Bu durum bırakalım Ulusal Kongre temelinde ulusal birlik yaratmayı, aslında yeni bir iç çatışma başlatmış olmak anlamına gelir. Eğer bunlar gerçekse, herkes için çok tehlike içerdiği açıktır ve KDP yönetimi bu tür tehlikeli politikalardan derhal vazgeçmelidir. Tüm yurtsever ve demokratik güçler ise bu tür tehlikeli girişimlere karşı uyanık olarak, KDP’nin tehlikeli ve zararlı politikaları terk etmesini sağlamak için aktif çaba harcamalıdır. Yok eğer IŞİD itirafçılarının tüm bu söyledikleri yalansa, o zaman da KDP yönetimi bu konuda herkesi inandırıcı ve güvence verici kuvvetli açıklamalar yapmalıdır.
Kürtler ve Kürt Özgürlük Hareketi AKP’den çözüm ve KDP’den de birlik adımı beklerken, bu tür tutumlarla karşılaşmanın Kürt halkında ve Özgürlük Hareketinde ne tür etkiler bırakacağını herkes az çok tahmin edebilir. Dolayısıyla çözüm ve birlik konularında yaşanan ve yaşanabilecek olan olumsuzlukların sorumlusunun Kürtler ve Kürt Özgürlük Hareketi olmadığı ve olamayacağı açıktır. Bunu PKK ve KCK yöneticileri kamuoyu önünde defalarca deklere etmişlerdir. Başta KDP olmak üzere diğer örgütler de üzerlerindeki şaibeyi silebilmek için açık deklarasyonda bulunmak durumundadırlar. Şimdi beklenen budur!
Hiç kuşku yok ki, söz konusu itirafları TV ekranlarında izleyenlerin hepsi şaşkınlık geçirmiştir. Çünkü söylenenler “Bu kadar mı olur?” dedirtecek türdendir. AKP’nin eski Dışişleri Bakanı ve yeni Başbakanı Ahmet Davutoğlu istediği kadar “Biz IŞİD’e yardım etmiyoruz, ÖSO’ya ediyoruz” desin, YPG’nin esir almış olduğu IŞİD mensuplarının canlı itirafları gerçekleri net bir biçimde ortaya koymaktadır. Hem de hiçbir gerekçeyle farklı gösterilemeyecek bir biçimde.
Denilebilir ki, bu gerçek zaten önceden biliniyordu. Bu konuda değişik basın organlarında sayısız belge yayınlanmıştı. IŞİD’in ele geçirdiği sınır bölgelerinde Türkiye-Suriye sınırı ortadan kalkmış, iki taraflı geçişler çok rahat hale gelmişti. Eğer IŞİD, Rojava Devrimine yönelik bu kadar saldırı yürütebilmiş ve ÖSO’yu bu denli geriletebilmişse, bunların hepsini AKP’nin ve özellikle de MİT’in desteği sayesinde yapmıştı.
Fakat gerçek böyle olmasına rağmen, özellikle son dönemlerde AKP Hükümeti IŞİD’e verdiği bu açık desteği gizlemeye çalışıyordu. IŞİD’in faşist katliamcı yüzü daha çok açığa çıktıkça ve başta ABD olmak üzere Avrupa devletleri tarafından açık destek verilemez hale geldikçe, AKP Hükümeti de IŞİD’e verdiği yoğun desteği gizlemek zorunda kalıyordu. Birçok AKP sözcüsünün bu temelde yapılmış açıklaması vardır. Özellikle çiçeği burnunda başbakan olan Ahmet Davutoğlu bu yönlü sayısız açıklama yapmıştır.
Peki şimdi ne olacak? Daha başbakanlığa adım atmadan yalancılığı açığa çıkıyor. Böyle birinin Türkiye’ye doğru hizmet etmesi mümkün mü? Böyle birinin söz ve icraatlarına inanılabilir mi? 19 Temmuz 2012 Rojava Özgürlük Devrimi birçok gerçeği açığa çıkarmış ve güçlü bir aydınlanma yaratmıştı. Şimdi söz konusu itiraflarla birçok gerçek daha açığa çıkmış oldu. Hem de hiç kimsenin inkar edemeyeceği ve üzerini örtemeyeceği bir biçimde.
Biz, adeta patlarcasına hep bu gerçeğe dikkat çekmeye çalıştık. Sayısız kez AKP Hükümetinin IŞİD’e destek verdiğini yazdık. PKK ve KCK yetkilileri defalarca açıklamalar yaptılar, AKP Hükümetinin IŞİD’e verdiği desteği ortaya koyup bundan vazgeçilmesini istediler. Rojava Kürdistan halkına ve devrimine saldıran IŞİD’e destek vererek Kuzey’de çözüm sürecinin yürütülemeyeceğini ifade ettiler. Fakat tüm bunlara rağmen, AKP hem IŞİD’e destek vermeye ve hem de bu yaptığını gizlemeye çalıştı. Peki şimdi ne oldu? Açık ki takke düştü, kel göründü. Yani AKP’nin yalancı yüzü artık asla gizlenemeyecek bir biçimde açığa çıktı.
Bu vesileyle bir kez daha ifade edelim: Şimdiye kadar IŞİD adlı kara yüzlü örgüte en çok destek veren devletlerden biri Türkiye olmuştur. Diğerleri Suudi ve Katar’dır. ABD ile Avrupa’nın çeşitli devletleri de “ÖSO’ya destek veriyoruz” adı altında aslında IŞİD’i desteklemişlerdir. Dolaylı yoldan, yani savaşmayıp silahlarını IŞİD’e teslim ederek destekleyenler ise Maliki Yönetimi, Esat Yönetimi ve KDP Yönetimidir. İran ile İsrail’i de gizli destekleyenler arasında saymak gerekir. Yoksa IŞİD’in bu kadar güçlenmesi mümkün müydü? Bir günde Musul’dan girip Bağdat’tan çıkabilir miydi?
İtiraflar açıkça gösteriyor ki, mevcut destek durumu aynen devam ediyor. Yeni hükümet kuran AKP, aynı zamanda IŞİD’i desteklemeye de devam ediyor. KDP hala IŞİD ile ciddi bir çatışmaya girmeyerek, el altından IŞİD ile uzlaşma yolları arıyor. ABD’nin durumu da benzerdir. 29 Ağustos günü ABD Başkanı Obama’nın yaptığı şu açıklama ilginçtir: “Biz hala IŞİD ile bir çatışma stratejisi oluşturmadık.” Peki bu ne demektir? Çok açık ki, biz IŞİD ile savaşmıyoruz demektir. Oysa ABD’nin KDP ile birlikte IŞİD’e yönelik yoğun savaş yürüttüğünü belirten birçok TV kanalı var. Belli ki bu kanallar da yalancı ve kraldan daha fazla kralcılık yapıyorlar.
ABD’nin IŞİD’e karşı ciddi tavır almadığı ve yaptığı katliamlara karşı durmadığı çok açık bir gerçek. Eğer ABD karşı çıksa, o zaman IŞİD bu denli vahşi katliam yapabilir mi? Belli ki ABD ve benzeri güçler karşı çıkmadığı için söz konusu katliamları IŞİD yapıyor. ABD yönetiminin Şengal’de yardıma muhtaç kimsenin kalmadığı açıklamasına karşın, IŞİD Şengal’de katliam yapmaya devam ediyor. Peki bu neden böyle oluyor? Belli ki ABD politik olarak IŞİD saldırılarından fayda sağlıyor. ABD bekliyor ki, IŞİD tüm güçlerin burnunu sürtsün ve herkes kendine muhtaç kalsın! Herhalde o zaman Obama Yönetimi IŞİD’e karşı bir mücadele stratejisi oluşturacak!
KDP’ye gelince, açığa çıkıyor ki KDP’nin durumu çok daha vahim. KDP yönetimi IŞİD’e karşı ciddi bir mücadeleye girmediği gibi, Apocu çizgide mücadele eden güçlere karşı JİTEM benzeri örgütlemeler kurmaktan da geri kalmıyor. Geçmişte de PKK’den kaçan hainlerden hep tetikçiler çetesi örgütlenirdi. Bunun ilk örneği, 1981-1982 yılında Diyarbakır Zindanında örgütlenen “Genç Kemalistler” çetesiydi. Ardından 15 Ağustos 1984 gerilla atılımından sonra, gerilladan kaçan hainlerden JİTEM adlı tetikçi güruhu örgütlendi. Şimdi öyle anlaşılıyor ki, KDP de Rojava Devrimine ve Şengal Direnişine karşı benzer bir tetikçi güruhu örgütlemiş bulunuyor.
YPG’nin daha önce tutuklayıp sorguladığı bazı kişiler, KDP’nin bu yönlü örgütlenmelerinin olduğuna dair bilgiler vermişti. Rojava’nın değişik kentlerinde gerçekleştirilen terör olaylarını bunların yaptıklarını ifade etmişti. Fakat buna pek fazla ihtimal verilmemişti. Ancak yeni itiraf yapan kişilerin sözlerinden şimdi çok daha iyi anlaşılıyor ki, bu itiraflar gerçekmiş! Daha önce PKK içinde yer alıp sonradan kaçmış olan Ari ve Aziz Veysi gibi kişileri KDP, Rojava Devrimini ve Şengal Direnişini sabote etmek üzere çete kurup terör eylemleri yapmakla görevlendirmiş!
TC Yönetimi 1987’den itibaren bu tür hainleri “JİTEM” adı altında örgütlemiş ve sivil yurtseverlere yönelik binlerce katliamı bunların eliyle gerçekleştirmişti. Bu katil güruhunu örgütleyenler ise General Veli Küçük ve Binbaşı Cem Ersever gibi TC askerleriydi. Kürdistan’da kontrgerilla eylemlerini büyük ölçüde bu örgüt gerçekleştirdi. Belli ki KDP de TC’den öğrenmeye ve onu tekrarlamaya çalışıyor. Rojava ve Şengal için düzenlenen bu katil sürüsünü de Fazıl Mirani ve Abdulhakim Beşar gibi kişilerin örgütlediği belirtiliyor. Dahası bütün bunların KDP yönetiminin bilgisi ve katkısıyla yapıldığı ifade ediliyor.
Eğer IŞİD itirafçılarının söyledikleri doğruysa, o zaman KDP’nin çok tehlikeli politikalar peşinde olduğu açığa çıkar. Bu durum bırakalım Ulusal Kongre temelinde ulusal birlik yaratmayı, aslında yeni bir iç çatışma başlatmış olmak anlamına gelir. Eğer bunlar gerçekse, herkes için çok tehlike içerdiği açıktır ve KDP yönetimi bu tür tehlikeli politikalardan derhal vazgeçmelidir. Tüm yurtsever ve demokratik güçler ise bu tür tehlikeli girişimlere karşı uyanık olarak, KDP’nin tehlikeli ve zararlı politikaları terk etmesini sağlamak için aktif çaba harcamalıdır. Yok eğer IŞİD itirafçılarının tüm bu söyledikleri yalansa, o zaman da KDP yönetimi bu konuda herkesi inandırıcı ve güvence verici kuvvetli açıklamalar yapmalıdır.
Kürtler ve Kürt Özgürlük Hareketi AKP’den çözüm ve KDP’den de birlik adımı beklerken, bu tür tutumlarla karşılaşmanın Kürt halkında ve Özgürlük Hareketinde ne tür etkiler bırakacağını herkes az çok tahmin edebilir. Dolayısıyla çözüm ve birlik konularında yaşanan ve yaşanabilecek olan olumsuzlukların sorumlusunun Kürtler ve Kürt Özgürlük Hareketi olmadığı ve olamayacağı açıktır. Bunu PKK ve KCK yöneticileri kamuoyu önünde defalarca deklere etmişlerdir. Başta KDP olmak üzere diğer örgütler de üzerlerindeki şaibeyi silebilmek için açık deklarasyonda bulunmak durumundadırlar. Şimdi beklenen budur!
No comments