Cizîrê Kantonuna Yönelik Saldırıların Hedefi ve Anlamı
SEYİT EVRAN
DAIŞ çete grubu Kobani’de tarihi bir yenilgi aldıktan sonra bu kez yönünü Cizîrê alanına çevirdi. Cizirê kantonuna yönelik başlattığı saldırılar bir ayını doldurmak üzere. Her ne kadar saldırılar YPG/YPJ ve Ortak Direniş Güçleri tarafından kırılmış olsa da çete saldırıları aralıksız bir şekilde devam ediyor.
Hedef Devrim ve oluşturulan halklar sistemidir
Rojava devrimini boğma, devrimi hedefi ve çizgisinden saptırma saldırıları ardı arkası kesilmeden devam ediyor. DAIŞ çete grubu başta Türkiye ve bazı işbirlikçi Kürt gruplarının amaç ve hedeflerini gerekleştirmek için altı ay önce yapılan planlama ile Rojava devriminin çizgsini belirleyen Kobani’ye yönelik saldırılar başlattı. Yaklaşık dört aylık tarihe geçen ve büyük bedeller ödenerek yürütülen destansı direnişle çete grubunun Kobani’ye yönelik saldırıları kırıldı. Çete grubuna büyük bir darbe vurularak yenilgiye uğratıldı.
Çete grubu Kobani’de yenilgiye uğratıldığı günlerde Türkiye basın yayın kuruluşları, hatta bazı Türkiye yetkililer “DAIŞ Kobani’den çekiliyor” şeklinde yayınlar ve açıklamalar yaptı. Geri çekiliyor adıyla yapılan yayın ve açıklamalar DAIŞ’ın yenilmeden, kendi isteğiyle saldırılarından vazgeçtiği algısı yaratmaya çalışmaktı. Bununla DAIŞ’ın yenilmezliği, yitirdiği prestiji geri kazandırılmaya çalışılıyordu. Gerçekte DAIŞ için ağır bir yenilgi olan Türkiye yetkilileri ve basın yayın kuruluşları tarafından geri çekilme adıyla sürdürülen çalışmalar ise, Cezire Kantonuna yönelik saldırılar için bir hazırlık niteliğindeydi. Zira bu süre içinde DAIŞ Rakka, Halep, Idlıp başta olmak üzere sözüm ona Suriye Baas rejimine karşı konumlandırdığı güçlerinin tamamını çekerek Cezire kantonuna yönelik saldırılar başlatmak için Deara Zor ve Hol’de toplamaya başladı.
Bu plan, Cezire kanton yönetiminin uluslararası alanda olur bulmaya başlaması ve aldığı yerel yönetimler seçim kararından sonra devreye sokuldu. Bununla temel hedef, devrimi bir kez daha ideolojik, felsefik çizgisinden saptırmak, bu çizgi doğrultusunda giderek halklar sistemi haline gelen Demokratk Özerklik Yönetimi ve sistemi ortadan kaldırmaktır.
DAIŞ çete grubunun bu hazırlıklarını gören YPG, çetelerin saldırı planlarını bozmak için 21 Şubat’ta Til Hemis ve Til Berak hamlesini başlattı. Çok kısa süre içinde YPG Til Berak ve Til Hemis ile birçok köyünü çetelerden temizledi. Bu geniş coğrafyada yaşayan ağırlıkta Arap olan halkları çetelerin zülmünden kurtardı.
Bu hamlenin amacı çetelerin saldırı hazırlıklarını boşa çıkarmak ve bozmakla birlikte yörede yaşayan halkları çetelerin zülmü, baskısı altından kurtararak oluşturulmaya çalışılan halklar sistemine dahil etmekti.
YPG’nin saldırı planlarını bozmak için Til Berak ve Til Hemis ile çevresinde başlattığı hamleden bir gün sonra çete ve ölüm grubu DAIŞ, Til Temir ve çevresini hedefleyerek saldırılar başlattı. DAIŞ Til Temir’deki saldırılarını Xebiş, Til Şamîran, Til Cezire, Til Mexas, Rıgula gibi Süryani köylerinden başlattı.
Çete grubu DAIŞ bu köylere yönelik birçok uluslararası güçten çete grubuna çeşitli yol ve yöntemlerle aktarılan ağır silahlarla saldırılar başlatınca YPG/YPJ, Asurilerin Xabur Savunma Güçleri, Süryani Askeri Meclisi Savaşçıları, Süryani Asayiş güçleri (Sutoro), Rojava Asayiş Güçleri’nden oluşan Ortak Direniş Güçlerinin güçlü ve tarihi direnişi ile karşılaştı. Saldırıların başladığı 23 Şubat tarihinden bu yana çetelerin saldırıları ara verilmeden devam ederken Ortak Direniş Güçlerinin de buna karşı tarihi direnişi sürdü. Til Temir ve çevresine yönelik başlatılan saldırılar aynı zamanda Hesekê çevresine yönelik saldırılardı. Ve bu saldırılar giderek daha fazla yayılmaya başladı. Yaklaşık bir hafta sonra aynı saldırılar bu kez Serekaniyê’ye sıçradı. Serêkaniyê’nin Menacir, Aliya ve Til Xenzir çeperlerine yönelik şiddetli saldırılar geliştirilmeye başlandı. Çok geçmeden bu saldırılara Til Berak ile Til Hemis’in bazı köylerine yönelik geliştirilen saldırılar da eklendi. Böylelikle saldırıların Til Hemis, Til Berak, Til Temir, Heseke, Menacir ve Til Xenzir, Aliya olmak üzere altı cephede, 180 kilometrelik geniş bir coğrafik alanda geliştirilmeye başlandığı görülüyor.
Geniş coğrafik alanda başlatılan bu saldırıların şiddeti ve dozajı Kobani saldırılarından az değil. Bu saldırılarda tıpkı Kobani’de olduğu gibi devrimi ortadan kaldırmak yada çizgisini saptırmakla birlikte işgali parça parça geliştirme hedefiyle geliştiriliyor.
Neden Til Temir ve Serêkaniyê
Çete saldırılarına 23 Şubat’tan bu yana hedef olan Til Temir ve Serêkaniyê’nin özel bir anlamı var. Til Temir ve Serêkaniyê, Rojava’nın deyim yerindeyse gerçek halklar ve inançlar mozaiğidir. Zira bu her iki kentte Arap, Kürt, Çeçen, Türkmen, Asuri, Süryani halkları bir arada yaşıyor. Yine Rojava sisteminin bir halklar sistemi olduğu en iyi şekilde bu alanlarda vucut buldu. Savunmadan sosyal ve toplumsal hizmet ile komünal ekonomik model alanında geliştirilen kurumlaşma ile bu sistemin halklara dayalı bir sistem olduğu her geçen gün biraz daha halklar arasında özellikle de Suriye genelinde ilgiyle izlenmeye başlayan bir alan oldu. Bunun yanı sıra Til Temir ve Serêkaniyê’de yoğunlukta yaşayan ve kanton özerk yönetimi ile devrim kurumları içinde yer alan Asuri Süryani halklarını sistemden koparmaktı hedeflerden biri. Zira bu halkların uluslararası alandı sistemin demokratik, eşitlikçi ve özgürlükçü yanını anlatabilecek diplomatik ve siyasi kanalları var. Bunun yanı sıra coğrafifk parçalanma ile parça parça işgalin geliştirileibileceği alanlar olması itabari ile bu alanlar saldırıların hedefi haline geldi. Bundan dolayı Til Temir ve Serêkaniyê özellikle hedeflenen alanlar oldu.
Ancak nedense bu saldırılar gerek uluslararası alanda gerekse bölgesel düzeyde çok fazla gündeme oturmadı. Bu çapul, talan ve tarihi miras ile kültürü yok edici grubun Cezire kantonunda yeşermeye başlayan halklar sistemine yönelik saldırıları görmezden gelinmeye başlandı. Elbette gündeme oturmamasının nedenleri var.
Bu nedenlerin başında Istanbul’u mesken tutan ve birçok çevre ve kesim tarafından Suriye Muhalefeti değil de “Istanbul muhalefeti” olarak adlandırılan sözüm ona Suriye muhalefetinin tutumu, Rojava’ya karşı izlediği düşmanca politikası geliyor. Kuşkusuz muhalefet adına hareket eden çok olumlu kesim ve gruplar da var. Ancak nedense damgasını olumsuz yönde oynayan muhalif gruplar vuruyor. Bunun nedeni de Türkiye ve bazı işbirlikçi Kürtlerden aldıkları destektir. Ayrıca izledikleri politika ve çizginin aynı olmasından ileri geliyor.
Istanbul’da konumlanan ve başına Türk vatandaşı Xalit Hoca adındaki biri getirilen Suriye Koalisyonu, Cizîrê alanına yönelik DAIŞ çeteleri tarafından yeniden talan ve işgal amacıyla çok şiddetli bir şekilde saldırı başlatıldığı bir dönemde bildiri üstüne bildiri yayınlamaya başladı. Yayınladığı bildiri ve yaptığı açıklamalar Til Berak, Til Hemis, Til Temir, Hesekê, Serêkaniyê alanında çetelerin çok şiddetli saldırıları olmasına rağmen bu saldırıları gizlemek, örtbas etmeye yönelik oldu. O yüzden bildiri ve açıklamalarının içereği “YPG Arap köylerini işgal ediyor”, “Arap halkını eziyor” biçiminde çok saptırıcı biçimde geliştiriliyor. Bunun temel nedeni saldırıları örtbas etmek ile Türkiye ve uluslararası bazı güçler tarafından ısrarla çıkarılmak istenen bir Kürt Arap savaşıdır. Aynı zamanda YPG ve Ortak Direniş Güçlerinden olan Arap Aşiretlerine bağlı birlik ve askeri güçleri koparmaktır.
Suriye Muhalefetinin yaptıkları bu açıklamalar aslında saldırıların siyasal ve diplomatik cepheden de sürdürülmesi anlamı taşıyor. O yüzden çete gruplarının saldırıları Rojava kantonunda askeri boyutta olurken uluslararası alanda ise diplomatik ve siyasi bir şekilde sürdürülerek tamamlanmak isteniyor. Gerçek olan ise bunun aksidir. Kürt köyleri ile birlikte Asuri, Süryani ve Arap köyleri bu çeteler tarafından işgal edilerek talan ediliyor. Oluşturulan halklar sistemi ile ortaya çıkan kardeşçe bir arada özgür bir şekilde yaşama çizgisi vurulmak isteniyor.
Diğer ve önemli bir neden de Suriye Muhalefeti ile birlikte hareket eden ENKS’nin oynadığı ciddi olumsuz rol ve etkidir. Zira saldırıların bu denli yoğun olduğu bir dönemde ENKS’nin oluşturmak istediği gündeme bakılırsa, bu çok açık bir şekilde görülür. Saldırıların bu denli yoğun olduğu bir dönemde ENKS, “Öz Savunma Yasası ile Yerel Yönetim seçimlerini iplat edin” şeklinde açıklamalar yaparak gündemi saptırma yoluna gitti. ENKS’nin bu istemleri yoğun saldırılara rağmen haklı olarak TEV- DEM tarafından ‘DAIŞ saldırılarının olmayacağı ve seçimlere katılacakları şeklinde açıklamada bulunmaları durumunda gündemlerine alacakları’ belirtildi. Buna rağmen ENKS hiç bir alternatif sunmadan sadece Öz Savunma Yasası ile seçimleri iptal etmenizi istiyoruz şeklinde cevap vererek saldırı planlarının bir parçası olduklarını ortaya koydular. Böylelikle saldırıların dozajının artması ve gündemdeki yerini almamasına da neden olma yönündeki görevini yerine getirmiş oluyor. Bu yöndeki rolünü oynamaya devam ediyor. Aynı zamanda plan içindeki yerinden de vazgeçmediğini gösteriyor.
YPG ve Ortak Direniş Güçlerinin gösterdiği direnişle çete saldırılarının kırıldığı yönünde YPG geçtiğimiz günlerde bir açıklama yaptı. Ancak bu saldırıların bittiği anlamına gelmiyor. Aksine dozajından hiç bir şey yitirmeden devam ediyor. Önümüzdeki günlerde bu saldırıların dozajının artarak devam edeceğini gösteren güçlü işaretler var. O yüzden yapılması gereken saldırılarda rol oynayan kesimleri etkisizleştirerek tıpkı Kobani saldırılarında olduğu gibi uluslararası ve bölgesel düzeyde bu saldırıları gündeme taşımaktır. Siyasi, doplomatik ve hümaniter yapı ve kurumların yapması gereken budur. Zira DAIŞ Til Temir başta olmak üzere girdiği köylerde ilk hedeflediği ve yok ettiği şey insanların inançlarını temsil eden kilise vb gibi kurumlardır.
Cizîrê Kantonuna yönelik yaklaşık bir aydır ardı arkası kesilmeden devam eden saldırıların hedef ve amaçlarının bir kez daha devrimi boğma ve amacından saptırmak olduğu ortaya çıkıyor. Zira hedeflenen alanlar bunu fazlasıyla kanıtlıyor. Ayrıca bu saldırılar bir kez daha devrimi boğma amacında olan güçlerin her dönemde yeni bazı inceltilmiş planlarla devrim ve çizgisini hedeflediği ve bu amaçlarından hiç vazgeçmediklerini ortaya çıkarıyor. Bununla böylelikle bir kez daha Rojavaya yönelik geliştirilen saldırıların sisteme yönelik saldırılar olarak, iki çizgi arasındaki mücadele olduğunu gösteriyor. Bu çizgilerde Kürt Halk Önderinin Demokratik Modernite çizgisi ile devlet, iktidar üzerine kurulu olan Kapitalist system ve Ulus-devlet çizgisidir.
(aç)
ANHA
No comments