ŞENGAL DİRENİŞİ ÜZERİNE NOTLAR

Bilindiği üzere Ağustos 2014 başı itibarıyla IŞİD çeteleri Şengal’e girdi. Aslında bu çok de beklenmeyen bir durum değildi. Çünkü Telafer’in düşürülmesinden sonra Şengal için de tehlike çanları çalmaya başlamış ve sıkı bir kuşatmaya girmişti. Daha önceki raporlarda da buna dikkat çekilmiş ve KDP’nin Rebîa ile Şengal’i her an bırakabileceği belirtilmişti. Yine Êzîdî halkının KDP’den yana oldukça kaygılı olduğu da ifade edilmişti. 
Bilindiği üzere Ağustos 2014 başı itibarıyla IŞİD çeteleri Şengal’e girdi. Aslında bu çok de beklenmeyen bir durum değildi. Çünkü Telafer’in düşürülmesinden sonra Şengal için de tehlike çanları çalmaya başlamış ve sıkı bir kuşatmaya girmişti. Daha önceki raporlarda da buna dikkat çekilmiş ve KDP’nin Rebîa ile Şengal’i her an bırakabileceği belirtilmişti. Yine Êzîdî halkının KDP’den yana oldukça kaygılı olduğu da ifade edilmişti. Belirtilen bu durumlar gerçekleşti. KDP’nin Şengal, Zumar ve Rebîa’yı bırakması farklı açılardan gerekçelendiriliyor. KDP’nin kendisi, “kendilerinin ağır silahlarının olmadığı, buna karşılık IŞİD’in hem silah hem de sayı olarak kat be kat üstün ve avantajlı olduğunu” direk ya da dolaylı olarak dillendiriyor. Farklı kaynaklar ile IMC televizyonun konuk olarak çıkarttığı Faysal Dağlı gibi ilginç kişilikler ise “Peşmergenin savaştığını, direndiğini fakat gücü yetmediğinden geri çekilmek durumunda kaldığını” ileri sürüyor.  IMC televizyonu Rudaw menşeli haber ve yorumlarıyla, peşmergenin IŞİD ile Şengal’de çatıştığını haberleştirip, PKK’den kaçan yine Şengal’den kaçan KDP özel kuvvetlerinin sorumlusu Aziz Veysi ile yapılan röportajı ekranlara taşırken Şengal’de yaşananlar bütün çıplaklığıyla ortadaydı. IMC bu gerçekleri görmek için tek bir muhabir bile göndermedi. IMC’nin haber ve konukları ne söylese de son günlerde yaşananlar karşısında hiçbirinin gerçeklikle ilgisi bulunmamaktadır. IMC televizyonu adına Güneye gelen Fehim Işık ise, “IŞİD’in artık kelle kesmediğini, KDP’nin Kürtleri savunacağını” söylüyordu.  IŞİD, Şengal’de kestiği Ezidilerin kafalarını yol kontrollerinde bariyer olarak kullanıyor. Yine Kürtleri IŞİD’e karşı koruyacak olan KDP, Şengal’de IŞİD’e karşı tek bir mermi bile patlatmadı. Tam tersine IŞİD ile yapılan ittifakları artık gizlenmiyor. Demek ki yaşananlara nereden bakıldığı önemlidir. Hangi zihniyetle bakarsan öyle görürsün.

Gerçeklik, KDP-IŞİD İşbirliğidir


Gerçekte bir KDP-IŞİD işbirliği mevcuttur. Zaten Musul düştükten hemen sonra IŞİD Irak çete sözcüsü Ebu Ömer, KDP televizyonu Rudaw’a verdiği demeçte Peşmergeye saldırmayacaklarını açıkça söyledi. Yine basına da yansıyan ve deşifre olan Ürdün’deki gizli oturum ve anlaşmada KDP ile IŞİD’in siyasi sözcülerinin de hazır bulunduğu biliniyor. Ekranlara ve yazılı metinlere yansıyanların çok ötesinde fiiliyatta ve gözler önünde bir işbirliği son günlere kadar da açıkça sürdürülüyordu. Şöyle ki: 

1)    Zaten Musul’un IŞİD ve Sünni çeteleri tarafından işgali öncesi şehri en erken terk ederek, oradaki Kürt halkını da göçe sürükleyen KDP’nin kendisidir. 

2)    Musul’un düşüşünden sonra da mevzileri ve yol kontrol noktaları yer yer birbirine sadece yüzlerce metre ile ifade edilebilecek uzaklıkta iken KDP ile IŞİD arasında en ufak bir çatışma yaşanmadı. Oysa bu dönemde Kerkük ve civarında IŞİD, YNK ile kıran kırana savaşıyordu. 

3)    Tilkoçer’in komşusu olan Rebia ilçesinde ise bu durum daha bariz idi. Musul’un düşüşünden sonra KDP bir yandan YPG’nin ilçeye yayılmasına izin vermezken diğer taraftan ilçenin Musul tarafında IŞİD’in yayılmasına göz yumdu. Hatta denilebilir ki yaklaşık 2 aydır KDP ile IŞİD, Rebia’da iç içeydiler (nitekim internete düşen birçok videoda KDP peşmergeleriyle IŞİD çeteleri sohbet halinde görülüyor). 

4)    Musul’da ve civarındaki işbirliğini gözlerden uzak tutmak ve sözde IŞİD karşıtlığını ispatlamak amacında olan Barzani, Kerkük ve Xaneqin’deki YNK peşmergelerinin savaş cephelerine giderek tam bir köylü kurnazlığıyla oradaki mücadelenin sahibiymiş gibi bir izlenim vermeye çalıştı.   

İşbirliği Nasıl Çatışmaya Dönüştü?


IŞİD homojen bir yapı olmadığı gibi merkezi bir örgüt de değildir. Yine esas dayandığı kitlesel güç Sünnilerdir. Zihniyet yapısı ise Baasçılıktır. Yine İslamcılığı ideolojik bir yakıt olarak kullansa da cepheye çektiği gençlerin çoğunluğu gelecek algıları bulanık, işsiz, çeteciliğe yatkın, hırsız ve ganimet peşinde olan niteliğe sahipler. Emir denen yönetici kesimler ise tümüyle maddi birikim peşinde olanlardan oluşuyor. Hatta son olarak ilan edilen ve “Hilafet” adı verilen oluşum da esasta kontrol altına alınan petrol bölgeleri üzerinden devletleşmenin ve iktidarlaşmanın dini kılıflı adı oluyor. Nitekim Hilafet ilanından sonra IŞİD ile onu kullanan ya da kullandığını düşünen güçler arasındaki ilişkiler çatışmaya dönüşmeye başladı. Bunlardan biri de Suriye rejimidir. Dolayısıyla böyle bir yapıdan ya da yapılardan ilkeli, tutarlı bir yaklaşım beklemek abestir. Hatta anlaşma imzalayıp da ona göre davranmasını beklemek de bir o kadar anlamsızdır. Öyle görünüyor ki KDP burada Türk devletinin ve bazı Sünni çevrelerin oyununa geldi. KDP karakter olarak bu yapılardan uzak olmadığı için bu durum anlaşılırdır. Hatta Türk devletinin kendisi de aynı durumu yaşadı ki hala Musul konsolosu, ailesi ve tüm güvenliği onların elinde bulunuyor. Özcesi bu durum yılanların oyununa benziyor ki bir süre sonra birbirlerini sokmaları ya da yemeleri karakterlerinin gereğidir. Bunu tamamlayan diğer bir boyut da Musul ve Tikrit kaynaklı eski Saddamcı ve Baasçı şovenist damarın nüksetmiş olma ihtimali yüksektir.  

Şengal’de Ne Oldu?

KDP’nin öteden beri Şengal alanı ile Êzîdî halkına kaba çıkarcı ve kullanım mantığıyla yaklaştığı bilinmektedir. Hatta KDP’nin Êzîdî gerçekliğine bakışı, gayrı insani ve gayrı ahlaki Sünni (ve de IŞİD) mantığından uzak değildir. Hewlêr merkezli Güney’deki Êzîdî halkına bağnaz yaklaşım KDP zihniyetinin yansımalarıdır. Böyle bir zihniyetin zaten Şengal için bir güvenlik stratejisi oluşturması beklenemez. Nitekim KDP’nin de yaptığı buydu. Yani günübirlik, kaba pragmatist, esasta bağnaz bir mantığın yapacağı şey Şengal’i eninde sonunda IŞİD çetelerinin vahşi ellerine devretmektir. Elde edilen bilgiler de bunu doğrulamaktadır:

1)    Musul’un düşüşünden önce de sonra da IŞİD ve Sünni çeteler Şengal’i çevreleyen Arap köylerinde yoğunca örgütlenirken KDP hiçbir güvenlik tedbiri geliştirmemiş. Nitekim alandan kaçan Êzîdî halkından insanlar, çevredeki Arap köylerinin ilkin kendilerine saldırdığını ve IŞİD’ın buraları üs olarak kullandığını söylediler. 

2)    KDP peşmergeleri henüz alandayken ve tümüyle kaçmamışken, IŞİD çeteleri ilkin birkaç arabayla köylere ve Şengal merkezine gelerek megafonla halka; “karşı koyuş ve silahlı direniş olmazsa hiçbirinize bir şey olmayacak, size garanti veriyoruz, bize güvenin” şeklinde hitap etmişler. IŞİD bu şekilde hitap ederken Peşmergeler de sessizce geri çekilmeye başlamışlar. 

3)    Megafonlu arabaların hitabı bittikten bir süre sonra ağır silahlı onlarca arabayla gelen çeteler şehre ve köylere doluşmaya başlamışlar ve gerçek yüzleriyle gerçek pratiklerine koyulmuşlar.

4)    Sinûnê gibi köylerde de IŞİD ile KDP’nin bir süre beraber kaldığını da birçok köylü şahit olarak teyit ediyor. 

KDP’liler, Kendilerinin IŞİD’ten Korunmasını İsteyen Êzîdîleri Taradı 

IŞİD’in gelmesiyle Peşmergelerin kaçışı esnasında durumu anlayan halktan insanlar KDP’lilerin önüne atlayarak, “nereye gidiyorsunuz, bizi katillerin kucağına atıyorsunuz” diyerek can havliyle onları engellemeye çalıştı. Bu didişme ve kargaşa devam ederken Peşmergelerin safından Êzîdîlere doğru silahla tarama yapıldı. Bu esnada 9 Êzîdî Kürt yaşamını yitirirken birçoğu da yaralandı. Bunun üzerine halk geri çekildi. 

Rebia ve Zumar’da ne oldu?


Bu iki alanda da yaklaşık 2 aydır IŞİD çeteleriyle Peşmergeler çok yakın mesafelerde bulunuyorlar. Ağustos’un hemen başı itibarıyla Zumar alanında IŞİD, Peşmergelere bir pusu atarak onlarcasını öldürdü ve yaraladı. Bundan sonra tüm Peşmergeler geri çekildi. Çetelerin elinde kalan 20’ye yakın Peşmergenin kafası kesildi. Çeteler sonradan bunları Peşmergelerin görebileceği bir alana bıraktı. Bunu gören diğer Peşmergeler de psikolojik yıkıma uğradı. Neticede Rebia alanında bulunan Peşmerge güçlerinin komutanı Haşim Siti, üstten kendisine talimat geldiğini söyleyerek güçlerine geri çekilme emri verdi. Bunun üzerine yüzlerce Peşmerge araçlarına binerek Tilkoçer sınır kapısından Rojava’ya geçtiler. Buradan da sınır boyunca konvoylar halinde hareket ederek Güney’deki Sihêla köyüne geçtiler. Ancak burada ilginç olan daha önce kazdıkları hendeği bir yerde doldurarak öylece geçebildiler. Geri çekilen Peşmergelerin yüz ifadelerinde okunan tek şey moral çöküntü, yenilmişlik ve bitmişlik idi. Sayıları yüzleri bulan bu Peşmergelerin bir daha IŞİD ile yüzleşip savaşmaları imkansız görünüyor. 

Sonuç olarak;

Tarihte öyle anlar vardır ki tüm gölgeleme çabaları ve hilelerine rağmen gerçeklik gün gibi açığa çıkar ve gizlenemez hale gelir. Elbette bu durum tarihe layık duruş sergilendiğinde mümkün hale gelir. Şimdi Kürdistan’da yaşanan budur. Kelimenin tam anlamıyla tarihi gelişmeler yaşanıyor. Kimsenin baş edemediği ve herkesin karşısında dehşete düştüğü dünyanın en vahşi örgütünü Kürdistan Özgürlük Hareketine saldırtan güçler, yaşanan görkemli direniş karşısında şoka uğramış durumdadırlar. Yine tarihinin yegane rengi “ihanet” olan KDP, Kürt halkının en eski ve en ezilmiş kesimine karşı en büyük ihanetinde bulundu. Özcesi her açıdan tarihi gelişmeler yaşanıyor. Dolayısıyla bu tarihi gelişmeleri tarihi duruş ve tedbirlerle karşılamak olmazsa olmaz niteliğindedir. 

Goran Akreyi
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.lekolin.org - www.navendalekolin.com - www.lekolin.net – www.lekolin.info

No comments