Salih Müslim, İngiltere ziyaretini anlattı
Bir dizi temaslarda bulunmak üzere İngiltere’de bulunan PYD Eşbaşkanı Salih Muslim, Rojava’daki son durumu gazetemize değerlendirdi. KDP’nin Rojava politikasını eleştiren Muslim, Rojava’da halkın öz gücüyle devrime sahip çıktığını, kantonları oluşturduğunu, çete saldırılarının kırıldığını, ambargoya karşı da tarımın geliştirildiğini ifade etti.
PYD Eşbaşkanı Salih Muslim, ambargoyu delmek için tarıma yöneldiklerini; çetelerin saldırılarının kırıldığını; anadilde eğitimin oturtulmay açalışıldığını söyledi. Halkın kendi gücüyle çeşitli yöntemler geliştirerek devrime sahip çıktığını ve savunmasını üstlendiğini kaydeden Muslim, KDP’nin halkın iradesinin hilafın politik bir hatta yer almasını eleştirdiklerini söyledi.
Bir dizi görüşmelerde bulunmak için İngiltere’de bulunan PYD Eşbaşkanı Salih Müslim ile Rojava’nın son durumunu konuştuk.
İngiltere’de yaptığınız görüşmelerde aldığınız tepkilerden memnun musunuz ya da sizce İngiltere mevcut durumda nasıl bir rol oynamalıdır?
İngiltere Ortadoğu’da büyük bir oyuncudur. Yetkililere de söyledim; 1920’lerde yaptıkları Kahire toplantısının bedelini halen ödüyoruz. Kürtler olarak bu toplantının kötü sonuçlarını yaşıyoruz. “Kürtlerle ya da bir Kürt partisi ile bir dostluk isterseniz PYD sizin için büyük bir fırsattır” dedim. Maalesef şimdiye dek dostluk adımlarını göremedik. Ancak biliyoruz ki; bölgenin kaderi 1956 yılına kadar onların elindeydi. İngiltere’nin siyasal etkisi caridir; Suriye’deki krizde ve Cenevre meselesi gibi alanlarda sözleri geçerlidir. Biz diyaloglarımıza devam edeceğiz. Siyaset arpa ekmeye benzemez. Tarlaya arpa ekersiniz kısa sürede ürünü alırsınız ama siyasette tohumunuzu ekerseniz; yıllar sonra ürününü ya alırsınız ya da almazsınız. Biz de ekiyoruz. Özellikle bir senedir temaslarda bulunuyoruz. Halen ürünü almış değiliz. İngiltere gibi diğer Avrupa devletleri ile de görüşmeye çalıyoruz. Daha önce bizi hiç dinlemiyorlardı, ancak şimdi dinlemeye başladılar. Her yerde bulunmaya çalışıyoruz. Geçen dönemde bir ara Moskova, Kahire ve Süleymaniye’ye gittik. Şimdi tekrar Avrupa’ya geldik. Bakalım…
PYD Eşbaşkanı Salih Muslim, ambargoyu delmek için tarıma yöneldiklerini; çetelerin saldırılarının kırıldığını; anadilde eğitimin oturtulmay açalışıldığını söyledi. Halkın kendi gücüyle çeşitli yöntemler geliştirerek devrime sahip çıktığını ve savunmasını üstlendiğini kaydeden Muslim, KDP’nin halkın iradesinin hilafın politik bir hatta yer almasını eleştirdiklerini söyledi.
Bir dizi görüşmelerde bulunmak için İngiltere’de bulunan PYD Eşbaşkanı Salih Müslim ile Rojava’nın son durumunu konuştuk.
İngiltere’de yaptığınız görüşmelerde aldığınız tepkilerden memnun musunuz ya da sizce İngiltere mevcut durumda nasıl bir rol oynamalıdır?
İngiltere Ortadoğu’da büyük bir oyuncudur. Yetkililere de söyledim; 1920’lerde yaptıkları Kahire toplantısının bedelini halen ödüyoruz. Kürtler olarak bu toplantının kötü sonuçlarını yaşıyoruz. “Kürtlerle ya da bir Kürt partisi ile bir dostluk isterseniz PYD sizin için büyük bir fırsattır” dedim. Maalesef şimdiye dek dostluk adımlarını göremedik. Ancak biliyoruz ki; bölgenin kaderi 1956 yılına kadar onların elindeydi. İngiltere’nin siyasal etkisi caridir; Suriye’deki krizde ve Cenevre meselesi gibi alanlarda sözleri geçerlidir. Biz diyaloglarımıza devam edeceğiz. Siyaset arpa ekmeye benzemez. Tarlaya arpa ekersiniz kısa sürede ürünü alırsınız ama siyasette tohumunuzu ekerseniz; yıllar sonra ürününü ya alırsınız ya da almazsınız. Biz de ekiyoruz. Özellikle bir senedir temaslarda bulunuyoruz. Halen ürünü almış değiliz. İngiltere gibi diğer Avrupa devletleri ile de görüşmeye çalıyoruz. Daha önce bizi hiç dinlemiyorlardı, ancak şimdi dinlemeye başladılar. Her yerde bulunmaya çalışıyoruz. Geçen dönemde bir ara Moskova, Kahire ve Süleymaniye’ye gittik. Şimdi tekrar Avrupa’ya geldik. Bakalım…
Cenevre 2’nin Suriye ve Rojava’ya yansıması nasıl oldu?
Biz zaten herhangi bir umut bağlamamıştık. Halkımız da bir beklenti içerisinde değildi. Cenevre 1’de Kürtler yoktu. Kürtler tartışılmayacaktı. Cenevre 2’ye de bu anlamda katılmamızın bir anlamı yoktu.
İleride benzer konferanslar gerçekleştirirlerse sanırım yine başarısız olacaklar. Suriye halkının gerçek temsilcileriyle görüşmedikleri sürece bir sonuca ulaşamayacaklar. Kürt meselesinin tartışılması gerekiyor. Yoksa çözüm beklenmesin.
Biz zaten herhangi bir umut bağlamamıştık. Halkımız da bir beklenti içerisinde değildi. Cenevre 1’de Kürtler yoktu. Kürtler tartışılmayacaktı. Cenevre 2’ye de bu anlamda katılmamızın bir anlamı yoktu.
İleride benzer konferanslar gerçekleştirirlerse sanırım yine başarısız olacaklar. Suriye halkının gerçek temsilcileriyle görüşmedikleri sürece bir sonuca ulaşamayacaklar. Kürt meselesinin tartışılması gerekiyor. Yoksa çözüm beklenmesin.
Kantonların ilan edilmesi halkın günlük yaşamına nasıl yansıdı? Eğitim, askeri, kültürel, gençlik, kadın çalışmaları ve ekonomide ne gibi değişiklik oldu?
Kanton oluşturmak bir zorunluluktu. Rejim gitti. Halkların ihtiyaçlarını karşılamak için kendi sistemini kuracaksın. Bu da özerk ve demokratik yönetim şeklini aldı. Halk yönetime el koydu. Bunun alternatifi yoktu. Toplumsal sözleşme ve seçim gibi pratikler gerekiyor. Kantonlar, eğitim ve ekonomi gibi alanlarda kendi inisiyatiflerini kullanıyor. Halk kendi kendini yönetiyor. Bölgemizde tarım devam ediyor. Örneğin Efrîn’de zeytin üretimimiz var. Dış kapılarımızı açmak için bu üretimlere ihtiyacımız vardır. Dışarıya satış gerçekleştirmek için halen bir çaba gösteriyoruz. Türkiye’nin ambargosunun bu anlamda çok zararı dokunuyor. Karaborsadaki tüccarlar istedikleri fiyata zeytin alıyorlar. Bu bağlamda çok sıkıntı çekiyoruz. Yarın öbür gün mercimeğimiz, nohutumuz ya da buğdayımız olacak. Bunları dışarıya satmamız gerekiyor. Irak söz vermesine rağmen son anda soğanlarımızın dışarıya çıkartılmasına izin vermedi. Muhtemelen başka yerlerden baskı görüp çıkış iznini kaldırdılar. Tonlarca soğanımız sınırda günlerce bekletildi, sonra da çürüdü. Eminim Irak başka yerlerden soğan almıştırlar ama bizden almadılar. Bu sıkıntılar devam ediyor. Savaşın üretim ve ekonomi üzerindeki olumsuz etkileri halen devam ediyor yani. YPG güçlenir diye korkuyorlar. Ancak sıkıntıyı yine halk çekiyor.
Kanton oluşturmak bir zorunluluktu. Rejim gitti. Halkların ihtiyaçlarını karşılamak için kendi sistemini kuracaksın. Bu da özerk ve demokratik yönetim şeklini aldı. Halk yönetime el koydu. Bunun alternatifi yoktu. Toplumsal sözleşme ve seçim gibi pratikler gerekiyor. Kantonlar, eğitim ve ekonomi gibi alanlarda kendi inisiyatiflerini kullanıyor. Halk kendi kendini yönetiyor. Bölgemizde tarım devam ediyor. Örneğin Efrîn’de zeytin üretimimiz var. Dış kapılarımızı açmak için bu üretimlere ihtiyacımız vardır. Dışarıya satış gerçekleştirmek için halen bir çaba gösteriyoruz. Türkiye’nin ambargosunun bu anlamda çok zararı dokunuyor. Karaborsadaki tüccarlar istedikleri fiyata zeytin alıyorlar. Bu bağlamda çok sıkıntı çekiyoruz. Yarın öbür gün mercimeğimiz, nohutumuz ya da buğdayımız olacak. Bunları dışarıya satmamız gerekiyor. Irak söz vermesine rağmen son anda soğanlarımızın dışarıya çıkartılmasına izin vermedi. Muhtemelen başka yerlerden baskı görüp çıkış iznini kaldırdılar. Tonlarca soğanımız sınırda günlerce bekletildi, sonra da çürüdü. Eminim Irak başka yerlerden soğan almıştırlar ama bizden almadılar. Bu sıkıntılar devam ediyor. Savaşın üretim ve ekonomi üzerindeki olumsuz etkileri halen devam ediyor yani. YPG güçlenir diye korkuyorlar. Ancak sıkıntıyı yine halk çekiyor.
Kürtler bu ambargoya karşı nasıl bir siyaset yürütüyorlar?
Ambargo devam ediyor. Savaş yüzünden elbette ambargo bize zor durumlar yaşatmıştır ancak Kürtler alışkındır. Bu rejimin en refahlı dönemlerinde bile Kürtlerin çok şeyi eksikti. Yardımlar diğer bölgelere gidiyor, Kürt bölgelerine gelmiyor. Araplar bu yardımları kara borsada satıyorlar. Kürtler büyük zorluklar çekiyor. Son zamanlarda Güvenlik Konseyi’nde 2139 numaralı bir karar alındı. Biz de Birleşmiş Milletler ile bir temasta bulunduk. Antep’te bizim tarafımızla yani Kanton yönetimleriyle bir ay önce bir anlaşma imzalandı. Şimdi başka gelişmeler yaşanabilir. Farklı komiteler oluşturabilir. İnsani meseleler bakımından gelişmeler olacak. Umarım Türkiye’de destek konusunda bir rol oynayabilir. Doğrusunu söylemek gerekirse Rojava’daki Kürtlere, yine Kürtler dışında bir yardım gelmemiştir. Kürdistan’ın dört parçasındaki Kürtlerin yardımlarını gördük. Ülke dışındaki Kürtler de aynı şekilde çok yardımlarda bulundu. Ancak bundan sonra dışarıdan da bir yardım görebiliriz.
Ambargo devam ediyor. Savaş yüzünden elbette ambargo bize zor durumlar yaşatmıştır ancak Kürtler alışkındır. Bu rejimin en refahlı dönemlerinde bile Kürtlerin çok şeyi eksikti. Yardımlar diğer bölgelere gidiyor, Kürt bölgelerine gelmiyor. Araplar bu yardımları kara borsada satıyorlar. Kürtler büyük zorluklar çekiyor. Son zamanlarda Güvenlik Konseyi’nde 2139 numaralı bir karar alındı. Biz de Birleşmiş Milletler ile bir temasta bulunduk. Antep’te bizim tarafımızla yani Kanton yönetimleriyle bir ay önce bir anlaşma imzalandı. Şimdi başka gelişmeler yaşanabilir. Farklı komiteler oluşturabilir. İnsani meseleler bakımından gelişmeler olacak. Umarım Türkiye’de destek konusunda bir rol oynayabilir. Doğrusunu söylemek gerekirse Rojava’daki Kürtlere, yine Kürtler dışında bir yardım gelmemiştir. Kürdistan’ın dört parçasındaki Kürtlerin yardımlarını gördük. Ülke dışındaki Kürtler de aynı şekilde çok yardımlarda bulundu. Ancak bundan sonra dışarıdan da bir yardım görebiliriz.
Bir süredir Kobanê‘ye yönelik IŞİD çetelerinin saldırısı vardı. Son durum nedir?
Kobanê zaten çevrilmiş bir durumda. Saldırdıkları zaman halkın korkup kaçacağını, bölgeyi tamamen ele geçireceklerini düşündüler. Planları tutmadı. Çetelerin sivri saldırıları kırılmış durumda. Saldırıda bulunamıyorlar. Psikolojik olarak büyük bir kırılma yaşadılar. Çok kayıp verdiler. Sadece bu son çatışmalarda 600 kişilik bir kayıpları söz konusu. Bu az bir sayı değil. Bu yüzden büyük bir tehlike teşkil etmiyor. Ancak Kürtlerin yine de çok dikkatli olmaları gerekiyor. Bombalı araçların bölgeye girme riski bulunuyor. Bunun için de önlem alınmış durumda. Ufak tefek çatışmalar da yaşanmıyor değil.
Kobanê zaten çevrilmiş bir durumda. Saldırdıkları zaman halkın korkup kaçacağını, bölgeyi tamamen ele geçireceklerini düşündüler. Planları tutmadı. Çetelerin sivri saldırıları kırılmış durumda. Saldırıda bulunamıyorlar. Psikolojik olarak büyük bir kırılma yaşadılar. Çok kayıp verdiler. Sadece bu son çatışmalarda 600 kişilik bir kayıpları söz konusu. Bu az bir sayı değil. Bu yüzden büyük bir tehlike teşkil etmiyor. Ancak Kürtlerin yine de çok dikkatli olmaları gerekiyor. Bombalı araçların bölgeye girme riski bulunuyor. Bunun için de önlem alınmış durumda. Ufak tefek çatışmalar da yaşanmıyor değil.
Batı Kürdistan ile Güney Kürdistan arasında hendek açılması ve Hewlêr’de Kürdistani kurumlara yönelik baskınları neye bağlıyorsunuz?
Böyle bir durumu kabullenmemize imkan yok. Öncelikle kendileri için iyi değildir. 40 milyon Kürt’ün gönlü ve gözü Rojava’dadır. Kürtlerin kalbi Rojava’da atıyor. Buna karşı çıkmak veyahut bir saldırıda bulunmak onlara zarar verir. Tamamen yanlıştır. Bazı kesimler siyasal bir anlaşmazlık olarak lanse etmek istiyor, ancak doğru değil. Bir parti ya da bir ailenin çıkarı sözkonusu ama kesinlikle Güney’in çıkarına değildir. Güney halkının çıkarına değildir. En yakın zamanda bu saldırgan politikalarından vazgeçmelerini diliyorum.
Böyle bir durumu kabullenmemize imkan yok. Öncelikle kendileri için iyi değildir. 40 milyon Kürt’ün gönlü ve gözü Rojava’dadır. Kürtlerin kalbi Rojava’da atıyor. Buna karşı çıkmak veyahut bir saldırıda bulunmak onlara zarar verir. Tamamen yanlıştır. Bazı kesimler siyasal bir anlaşmazlık olarak lanse etmek istiyor, ancak doğru değil. Bir parti ya da bir ailenin çıkarı sözkonusu ama kesinlikle Güney’in çıkarına değildir. Güney halkının çıkarına değildir. En yakın zamanda bu saldırgan politikalarından vazgeçmelerini diliyorum.
Rojava dışındaki Kürtlerden bu aşamada nasıl bir yardım ve destek bekliyorsunuz? Yani özellikle dışarıdaki Kürtlerin Rojava’daki mücadeleye nasıl bir katkısı olabilir?
Diplomatik ve siyasal anlamda gündemde tutulması gerekiyor. Maddi ve manevi bakımdan Kürtlerden çok destek gördük zaten. Birlik ve beraberliğimizi devam ettirip güçlendirmemiz gerekiyor. Artık herkes Batı Kürdistan’da milyonlarca Kürt’ün yaşadığını biliyor. Artık herkes Suriye’de Rojava’nın da olduğunu ve halkın orada ne yaptığını da biliyor. Terörizme karşı en çok direnen halk Kürtlerdir. Bunu alnı açık bir şekilde söyleyebiliriz. Bu Kürtler için bir şereftir. Bunu her yerde dillendirsinler. Bulundukları ülkelere ve kurumlara anlatsınlar.
Diplomatik ve siyasal anlamda gündemde tutulması gerekiyor. Maddi ve manevi bakımdan Kürtlerden çok destek gördük zaten. Birlik ve beraberliğimizi devam ettirip güçlendirmemiz gerekiyor. Artık herkes Batı Kürdistan’da milyonlarca Kürt’ün yaşadığını biliyor. Artık herkes Suriye’de Rojava’nın da olduğunu ve halkın orada ne yaptığını da biliyor. Terörizme karşı en çok direnen halk Kürtlerdir. Bunu alnı açık bir şekilde söyleyebiliriz. Bu Kürtler için bir şereftir. Bunu her yerde dillendirsinler. Bulundukları ülkelere ve kurumlara anlatsınlar.
Sizin sanki rejimle hiç sorununuz yokmuş gibi bugün de rejime karşı savaşmanız mı isteniyor?
Suriye’nin kurulmasından beri Kürtlerin üzerine baskı hep oldu. 1946 yılından beri ayrımcılık hep vardı. Bu mevcut rejime direniş bizimle başladı. 2003’te kurulduğumuzdan beri sıkı bir mücadele veriyoruz. Zaten Qamişlo direnişi 2004’te başladı. Ondan sonra biz rejimle sürekli bir çatışma halindeydik. Bir çok şehit verdik. Bir çok arkadaşımız 2004’ten beri işkenceler gördü. Esad ve Erdoğan’ın arkadaşlıkları daha yakın bir döneme kadar devam ediyordu. 2010’a kadar Erdoğan, Esad için ‘kardeşim’ diye hitap ediyordu. Dostluklarının faturasını biz Kürtler ödüyorduk. Fakat bizim ilkemiz şudur: Kimsenin askeri olmayacağız… Kimse bir Kürt’ün gidip Şam’da savaşmasını beklemesin. Bizim rejime ve çetelere karşı gösterdiğimiz mücadele, diğer bölgelerde de gösterilseydi Suriye kurtulmuş olacaktı. Gerektiğinde rejimle çatışıyoruz ama gençlerimizi Şam’a göndermeyeceğimiz de bilinsin.
ÖZLEM GALİP/LONDRA-Y.Özgür Politika
Suriye’nin kurulmasından beri Kürtlerin üzerine baskı hep oldu. 1946 yılından beri ayrımcılık hep vardı. Bu mevcut rejime direniş bizimle başladı. 2003’te kurulduğumuzdan beri sıkı bir mücadele veriyoruz. Zaten Qamişlo direnişi 2004’te başladı. Ondan sonra biz rejimle sürekli bir çatışma halindeydik. Bir çok şehit verdik. Bir çok arkadaşımız 2004’ten beri işkenceler gördü. Esad ve Erdoğan’ın arkadaşlıkları daha yakın bir döneme kadar devam ediyordu. 2010’a kadar Erdoğan, Esad için ‘kardeşim’ diye hitap ediyordu. Dostluklarının faturasını biz Kürtler ödüyorduk. Fakat bizim ilkemiz şudur: Kimsenin askeri olmayacağız… Kimse bir Kürt’ün gidip Şam’da savaşmasını beklemesin. Bizim rejime ve çetelere karşı gösterdiğimiz mücadele, diğer bölgelerde de gösterilseydi Suriye kurtulmuş olacaktı. Gerektiğinde rejimle çatışıyoruz ama gençlerimizi Şam’a göndermeyeceğimiz de bilinsin.
ÖZLEM GALİP/LONDRA-Y.Özgür Politika

No comments